25 Aralık 2014 Perşembe

Ben geldim.

Gerçekten çok ama çok yoğun bir aydı ama sonunda bitti yoğunluk. Dün itibariyle son dosyamı da mail attım ve bitti gitti. Tam bir ay boyunca minnak molalar dışında yerimden bile kalkamadım desem yeridir. Çok şükür bitti ve ben bir oh dedim. Şimdi biriken işlerimi toparlamaca, normal işlerime odaklanmaca. Hazır tüm Avrupa yeni yıl dolayısıyla kepenk kapatmışken ve hiç mail göndermiyorken ben de rahat rahat işlerimi hale yola sokarım. Şunun şurasında yeni yıla da bir şey kalmadı, herkes tatil havasında yeni yıl coşkusunda ama benim için farklı olan bir şey yok, takvimler değişiyor sadece.. Ha bi de doğum günüm yaklaşıyor. Gerçi otuzdan sonra bu iyi bişey  mi kötü bişey mi bilemedim..
 
Zeynep oyun evine (yuva) devam ediyor, severek de gidiyor çünkü öğretmenini çok seviyor. Derlerdi hep okula başlanan ilk sene hastalıkla geçer diye biz de bunu yaşayınca tecrübe ettik. Üç ayda üç kez antibiotik kullanmak zorunda kaldık. Hele en son çok şiddetli bir boğaz enfeksiyonu geçirdi ateşi kırkın üstüne çıktı. İğne ile başlayıp antibiotik şurupla devam ettik. Her gece hastanelere taşındık iğneler için, Zeynep'in iğne korkusu da tuz biber.. Bağışıklığı güçlendirmek tek çare ama bizimki gibi inanılmaz yemek seçen ve iştahsız bir çocukla o da zor.. Hastalıklar tekrarlamaz umarım duam bu.
 
Öyle işte, senenin son ayı da böyle geçti, geçiyor. Bakalım 2015 bize neler getirecek..
 
Görüşmek üzre..
 
 
 
 
 
 
 
 

15 Kasım 2014 Cumartesi

Bu aralar biz..

Merhaba blogcağızım.
Hazır boş bir an bulmuşken kendime kısa da olsa birşeyler yazayım dedim. Yağmurlu gri bir sabah bu sabah. Baba kız evde uyurken ben kalktım işe geldim. Ah şu Cumartesileri bir tatil olaydı ah..
En son Zeynocumun kreşe başladığını söylemiştim. Bana kalsa bu kış da evde olsun derdim ama bakıcı ablamız taa Temmuz ayında Ekim’de ayrılacağını haber verince bizim için bir nevi kaçınılmaz oldu. Yeni birini bulmaktansa kreş alternatifini değerlendirelim dedik, eğer sevmezse yeni bir abla arayışına girecektik. Daha önce de yazdığım gibi yazın başında evde sıkılmasın diye haftada birkaç gün için kreş/oyun grubuna başlamıştık. İki hafta devam ettikten sonra Zeynep’in ciddi bir protestosuyla bırakmak zorunda kalmıştık. Ve daha sonra da bir daha okul lafını ettirmemişti bize. Baktık ki “okul” adı geriyor bizimkini, oyun parklarını seviyor olmasında ötürü gideceği yerin kreş/okul değil de “oyun evi” olacağını söyledik. Elbette tekrar aynı yere başlatmadık. Aslında yazın başında oyun grubu seçimi yaparken birkaç yer dolaşmıştık ve şuan devam ettiği yeri de gezmiştik. İlk başladığı yerle kıyaslayınca da biraz burun kıvırmıştık açıkçası çünkü ilk gittiği okul yepyeni, duvarları janjanlı, donanımı daha fazla kısaca albenisi daha yüksekti.  Biz de bir buna kanarak başlatmış ama sonra aslolanın görüntü değil içerik olduğunu anlayıp yanıldığımızı anlamıştık. Şu an devam ettiği yer muhteşem donanımlı değil belki ama daha önemlisi barındırdığı samimiyet, çocuklara olan sevgiyle yaklaşımları. İlk gittiğimiz gün ben daha heyecanlı ve paniktim. Ama Zeynep başta biraz mesafeli olsa da kaynaşıverdi hemen, ben otururken bir baktım tren yapmışlar alt kattaki oyun alanına gidiyorlar ve yanımdan geçerken bana el sallıyor. Benim için ille de bir şeyler öğrenmesi çok elzem değil, yeter ki mutlu vakit geçirsin. Şu an iyi gidiyor şükür, öğretmenini çok seviyor ve büyüyünce öğretmen olmaya karar vermiş. Her gün okulda –pardon- oyun evinde yaptığı faaliyetleri büyük şevkle gösteriyor, biz de ayılıp bayılarak odasının duvarına asmasına izin veriyoruz. Gittiği yer ona göre hala oyun evi, biz ya da bir başkası yanılıp da okul nasıl geçti yada naptın okulda deyince hemen bizi düzeltiyor “okul değil, oyun evi şaşkın” diye. Ha bu arada şu ana kadar bildiği en kötü kelime “şaşkın”  J Ama oyun evine başladık başlayalı hastalıklar yakamızı bırakmıyor, bu da kaçınılmaz bir durum sanırım. Ha bir de kıyafet sorunumuz var.  Her ne kadar kıyafetlerini akşamdan hazırlasam da o beğenmeyip çorabına kadar kendi seçmek istiyor, böyle olunca da ortaya değişik kombinasyonlar çıkıyor, misal tütü etek, altına tayt, onun altına alakasız bir renk çorap gibi, ya da yazlık elbise altına kırmızı kot gibi, gülmemek için kendimi zorlasam da karışmıyorum. Ama oyun evindekiler ne düşünüyordur acaba diye düşünmekten de kendimi alamıyorum.
Böyleyken böyle işte. Bu hafta doğru düzgün yemek yapmadım çünkü eşim şehir dışındaydı. Gideyim de evi hale yola sokayım iki kap yemek yapayım J Koltuk minder kılıflarını yıkamıştım, beyaza yakın olunca maksimum ayda bir yıkanması gerekiyor ve onları söküp takmaktan da nefret ediyorum bu arada. Önce market, sonra bu işler ve yemek yapma bugünün programı.
Pazartesiden sonra yıllık sene sonu yoğunluğu başlayacak, her sene Kasım Aralık benim için aşırı yoğun geçer. O nedenle bir daha ne zaman yazarım bilmiyorum. Görüşmek üzere.

 

24 Ekim 2014 Cuma

Hayat dersleri..

Uzun bir aradan sonra merhaba bloğum.
Yazma konusunda biraz tembellik ediyorum farkındayım. Hani bazen olur ya içinizden bişey yapmak gelmez istemez öyle bir hal oldu bende sanırım. Neyse, aslında yazacak o kadar çok şey oluyor ki bazen bunu bloğuma yazmalıyım diye aklımdan geçiriyorum ama sonra unutuyorum. Neler yaptık görüşmeyeli kısa bir özet geçeyim o halde.  En son yazdığım günü unutmuyorum çünkü o gün çok hastaydım ve hasta olduğum için tahammül sınırım kalmadığından bir iş arkadaşımla, işle ilgili yaptığımız telefon görüşmesinde tatsızlık yaşamıştık. Olay neydi derseniz; tamamen kendi sorumluğu altında olan bir işi bana yıkmaya çalışmasından ve evvelden de hep benzer davranışlar sergileyip hep iyi niyetimi sömürmeyi alışkanlık haline getirmiş olmasından nasıl bunaldıysam artık o karşımda bla bla konuşurken ve aslında kendi yapması gereken işi bana nasıl yapmam gerektiğini anlatırken, ben, nezaket sınırını aşmadan konuyla ilgili serzenişimi de bildirerek telefonu pat diye kapatmıştım yüzüne. Sevgili iş arkadaşım bu konuyu burada bırakmayıp gurur meselesi yaparak –erkek- taşıyabileceği en üst noktaya kadar taşımış. Pazartesi bir geldim ki şikayet mailleri döşenilmiş, direktörler cc’ye konulmuş, konu Genel Müdürün önüne kadar gitmiş. İnanılmaz sinirlendim, ilkokul seviyesindeki bu tavırlara. Ama madem öyle, işte böyle diyerek mailine zehir zemberek cevap vererek gerisin geri yolladım. Bu mail trafiğine yöneticiler de şahit aynı zamanda. Şunu da belirteyim iş hayatında ve aynı yerde 9. yılımın içindeyim şu ana kadar kimseyle en ufak bir sorun dahi yaşamış değilim. Ben çenesi çok iş yapan insanlardan olamadım hiçbir zaman. Hani zeytinyağı gibi üste çıkan, her konuda haklı olduğunu savunan. Basit mevzuları da büyütmem ama bu konuda hiç geri adım atmadım. Sorunun nedeninden ziyade konunun getirildiği nokta canımı sıktı. Sonuç ne derseniz de şu an herkes kendi sorumluklarını gayet de güzel yerine getiriyor. Kendime çıkardığım ders ise; iyilikten maraz doğar.  
Kurban bayramına Trabzon’da girdik bu yıl. Toplamda 9 günlük kısa bir tatil oldu bize. Çocukluk anılarımda yeri olan yerlere gittik. Kızım küçükken benim yazları koşup oynadığım yerleri gördü, hem hüzünlendim geçen zamana hem mutlu oldum rüyalarıma bile giren bu yerlere tekrar gelebildiğim için. 




 
 Bu resimde görünen yer o kadar yüksekte bir yer ki, burayı ayrı severim.Bir gün piknik yaptık burada. Manzarasını görüyorsunuz.

 
 Zeynep bu sefer –maşallah diyeyim- pek uyumluydu. O da mutlu oldu bu tatilden, bahçeden babaannesiyle sebzeler topladılar, bana rengarenk çiçekler topladı getirdi verdi, her iki dedesinin yaptığı onu bekleyen salıncaklarında sallandı. Yazık ki ona köyde köy sütü içiremedim çünkü tadını beğenmedi. Alışık olduğu tadın dışında gerçek sütün böyle olduğunu anlatamadım. Oysa mis gibiydi süt. Gidişte de dönüşte de büyüdüğünün ıspatı olarak hep koltuğunda oturdu. Sonlara doğru da uyudu zaten. Geçen sene yazmışmıydım bilmiyorum valizlerle ilgili ama adamın biri kendi bavulu diye bizim bavulu alıp götürmüştü de bantta dönüp duran bizimkine benzeyen tek bir bavul kalınca duruma aymıştık. Neyseki adama ulaşmış, valizimizi e5’ten geri döndürmüştük. Bu sene böyle bir kriz yaşamamak için akıllandık ve bavulların banta çıktığı ilk yere konuşlandık :) Bu da ayrı bir ders oldu bize J
Daha sırada Zeynep’in kreşe başlaması ve bundan da çıkardığımız dersler var J En kısa zamanda yazacağım inşallah.

6 Eylül 2014 Cumartesi

Halim ahvalim..


Bu sabah bir uyandım ki heryerim dökülüyor, çok ama çok bitkinim, hasta oluyorum sanırım. Buna rağmen hazırlandım, makinedeki geceden yıkanan çamaşırları sepete koyup balkon kapısına kadar getirdim, koca kişisi uyanınca asıversin diye. (laf aramızda hiç de güzel çamaşır asamaz, hızlı hızlı kimse görmeden mandallara takıp bitirir :)) Böyle durumlarda çoğunlukla eve gidince ben bi düzeltirim tekrar.
Ne diyordum, baktım mutfak çöpü de dolmak üzere onu da poşetledim dış kapıya koydum. Üstümü son bir düzeltip kızımı öpüp çıktım. Hasta olsak da birçok iş bize bakıyor yine. Yapan başka kimse yok çünkü. Çalıştığım halde eve yardımcı almıyorum. Bakıcı ablamız sadece ve sadece Zeynep'le ilgileniyor. Bu durumda haftada banko bir gün komple temizliğe ayrılıyor, çoğunlukla Cumartesi günleri öğlen işten çıkınca önce markete uğrarım ordan eve geçip temizliğe girişirim. Eşimde yardım eder sağolsun. Zor oluyor evet, hep bir yetiştirme telaşı, hep bir eksiklik duygusu.  Önceden -Zeynep'ten önce- evdeki en ufak bir dağınıklığa tahammülüm yoktu, obsesif derecede düzen takıntılıydım. Şimdi mi ? Evi görseniz bu evden kasırga mı geçti dersiniz :) Toplanmıyor toplanamıyor. Su içtiği bardağı evin muhtelif köşelerinde bırakan bir eş ve oyuncaklarını evin heeer tarafına yayan bir minnoşla düzen tutturmak imkansız. Ve tüm bunları tek toplayan benim. Adama derli toplu olmayı 6 senede öğretemedim,  kızdan da hiç ümidim yok. Bu kadar dağınıklığa obsesiflik de kalmıyor çünkü toplamaktan yoruldum, saldım gitti. O yüzden Cumartesi günleri evin tekrar ev görünümüne büründüğü nadide bir gün. Ama bugün çok hastayım hiç halim yok. Yemek yapabilsem yeter bana..

20 Ağustos 2014 Çarşamba

Hürriyet.com.tr

Haberleri her çalışan insan gibi ben de web sitelerinden takip ediyorum. Hürriyet.com da bu sitelerden biri hatta yazarlarından dolayı en çok kullandığım site.
 
Ama kardeşim bu nedir yahu ekranı nerdeyse +18 fotolarla dolu olmaya başladı. Her haberin görseli cıbıl bir hatun. Mazallah sayfa açıkken yanınızdan müdürünüz geçse bu kadın nasıl sitelerde dolanıyor böyle diye de işkillenebilir o derece.  Kadın vücudunun bu şekilde haber adı altında sergilenmesine karşıyım. En basit haberin görselinde bile anlamsız, neredeyse çıplak bir kadın fotosu var. Sayfa tıklamalarını arttırmak için kullanılan bu ucuz yöntemleri tasvip etmiyorum. Ne ayıp.
 
Dünya kadar yatırım yapsan da bulvar gazetelerinden bi farkın yok bu halde Hürriyet..

9 Ağustos 2014 Cumartesi

Tatil

Her sene yıllık iznimizde mutlaka ailelerin yanına Trabzon'a giderdik. her ne kadar kendileri sadece yaz döneminde orda olsalar da hem torunlarını özlediklerinden hem de bayramda seyranda bir arada olmak istediklerinden bizden de dolaylı yollarla gelmemizi isterlerdi. Eşim zaten giymeye dünden gönüllü ama ben bu yıl farklı bir yerde tatil geçirmek istedim. Böyle boş boş yatacağım dinlenebileceğim bir tatilin hayalini kuruyordum. Önce Ayvalık taraflarını düşündük hatta ayarladık bile. Sonra ablam kanıma girdi, kendisi her yıl Esenköy'den yazlık kiralar. Neden olmasın dedik. Esenköy hem yakın -vapurla 1,5 saat- hem de benim de rahatlıkla denize girebileceğim plaj alternatiflerini barındırdığından aklımıza yattı. Arefe günü gidip yerleşip alışverişlerimizi hallettik. Bayramın ilk günü kahvaltıdan hemen sonra koşa koşa denize gittik :)  O kadar iyi geldi ki anlatamam. Hem çok sakin bir plaj, hem muhteşem bir hava e adı üstünde Esenköy, bir de güzel esiyor ki denizden ziyade şezlongda yatarak günümü geçirdim diyebilirim. Zeynep de denize girmeye korksa da kenarda epey eğlendi. Deniz suyu ile doldurduğum şişme havuzunda hiç bana sarmadan çok güzel vakit  geçirdi.
 
Sadece hanımlara özel plaj alternatifi var demiştim ama açıkçası çok bir beklentim yoktu ama şaşırttı beni. Ağaçların doğal koruma yaptığı güzel bir koyda, müziği, yiyecek içecek hizmeti ve hatta kuaför bakım vs alanlarının bulunduğu gayet güzel bir plajdı, tek kusuru biraz taşlık olmasıydı. Burada da bütüüün gün ağaç gölgesindeki esintili şezlongumda yattım Zeynep'le oyunlar oynadım, o açık havada uykusuna yenik düşünce kitabımı okudum. Denize girsene diyenlerden çok daha iyi vakit geçirdim bence :)
 
İyi geldi vesselam.
 
Yanmaktan çok korktuğum için 50 faktör kremleri kendime ve Zeynep'e boca etmişim ki çok az rengimiz değişti tatilden geldiğim belli bile olmuyor ayol :)
 
Haa Trabzon'a gitmekten yırttığımı düşünenler, yırtamadım maalesef, koca kişisi Kurban Bayramı için elinde biletlerle çıkageldi, sürpriz yapmışmış :/  Böhüü..
 




26 Temmuz 2014 Cumartesi

İyi Bayramlar!

Geldik Ramazan’ın son günlerine..
Bu sene uzun günlerde maximum seviyeye ulaştık sanırım. Elhamdülillah rahat geçti, bunalmadık. Seneye de inşallah sağlıkla huzurla hep birlikte Ramazan’a ulaşırız tekrar.  Ramazan’ın manevi katkılarının yanında bir de görünür etkileri oldu bende. Uzun zamandır üzerime yapışıp kalan o beş kilo kendiliğinden tıpış tıpış gidiverdi, bu konuda da Ramazan’ı ayrı seviyorum J  Sahurda yemek yiyemediğimden –ki ben iştahlının önde gideniyimdir- gidiverdi bu kilolar ama eminim Bayram sonrası bir kaçı geri gelir. Olsun, ben bu aradaki günlerde keyfimi sürerim J
Bayram tatilini haftasonuyla birleştirdim. İnşallah yakın bir yere kaçacağız. Daha bavul vs. hazırlanacak iş çok. Bakalım inşallah güzel güzel gidip geliriz sorunsuz sıkıntısız.
Hepiniz Bayramını kutlarım, sevdiklerinizle mutlu huzurlu güzel bir Bayram geçirmeniz dileğiyle.
 
Dilerim tüm dünyada da zulüm gören, yuvalarından edilen tüm Müslüman kardeşlerimiz için de bu Bayram kurtuluşa, feraha çıkmalarına bir vesile olur. 
Görüşmek üzere..

12 Temmuz 2014 Cumartesi

Günler geçerken..

En son yazımın üstünden bir aydan fazla zaman geçmiş. Aslında yazacak bir sürü şey birikiyor ama o anda yazmayınca unutuluyor..
 
Ramazan geldi de yarı oldu bile. Bugün 15. günü. Çok şükür rahat geçiyor sadece uyku işi biraz sıkıntılı. onun dışında iyi çok şükür. Bi de sahurda yemek yemek çok zor geliyor. Gerçi sahur demeyeyim de çünkü birkaç günün dışında sahura kalkmadık saat bir gibi yiyip yatıyoruz. İftarlar davetler güzel geçiyor, Ramazan'ın ruhu apayrı. Geçen haftasonu da ben çağırdım bizimkileri. E hep gitmek olmaz demi. Salata ve zeytinyağlı ağırlıklı yemekler hazırladım daha çok.. Benim genelde menü oluşturma sıkıntım olur, menüyü belirledikten sonra yemek yapmak hiç sorun değil. Bu seferde epey di düşündükten sonra alttakileri yapmaya karar verdim:
 
mercimek çorba
zeytinyağlı biber dolma,
zeytinyağlı barbunya
karışık soslu kızartma
yoğurtlu havuç salatası
çoban salata
mantar graten
fırın poşetinde tavuk+baharatlı patates
pilav
şeftalili irmik tatlısı
 
Zeynep de bu aralar istisnasız her akşam anne tatile ne kadar kaldı, anne tatil olsun artık, işe gitmeyin babam da gitmesin deyip duruyor. Geçtiğimiz ay başarısız bir kreş denememiz oldu, yazmadan geçmeyeyim. Ben yıllık izne çıktığımda  daha önce gezip gördüğümüz yakınımızdaki bir kreşe başladık haftada 3 gün ve günde 3 saat olmak üzere. İlk gün de o kadar kalmadık zaten. İlk günlerde çok hevesliydi ama ne olduysa 2. haftadan sonra ben gitmek istemiyorumlar başladı. Sıkıntı okula gidene kadar, oraya gidince gayette eğleniyor ama gel de evden çıkar hatunu. Ne diller döktü ablamız neler neler, bi sabah resmen yataktan çıkmadı okula gitmemek için. Hal böyle olunca ben de üstelemedim iyi mi yaptım kötü mü bilmem ama şimdilik askıya aldık okul işini. Bakalım nasıl olacak..
 
Öyle işte..

Resimler de önceki hafta karşıya geçerkenki çektiklerim. Aylaaar sonra vapura binince, ilk defa deniz görmüş gibi resim çeken turist moduna giriverdim :)


3 Haziran 2014 Salı

Evdeki küçük ergen..


Her ne kadar kendileri üç yaşında olsa da evde an itibariyle bir küçük ergenimiz mevcut. Herşeye ama herşeye mi tepki verilir yahu.

-yemek yemek istemiyoruum.

-üstümü giyinmek istemiyoruuum.

-uyumak istemiyoruuuum.

-offf offff

-çok sıkıcı

-şimdi izin verirsen çizgi filmimi izlemek istiyorum ( burdaki izin verirsen kısmı rica etmek manasında değil, git başımdan manasında ve tonlama da aynen o şekilde)

Eşimle bakakalıyoruz birbirimize bu hallerinde. Biliyorum ki şu dönem onların kendilerini keşfetme, sınırları test etme, birey olma yolunda attığı adımlar. Ama bir yandan da çok zor yahu. Evde hep bir elektrikli hava, bir ağlama halleri, her an kriz çıkacak korkusu.

Akşam eşim kapıdan girmiş, bizimki yine tripli, nesi var dedi. Dedim sen ne gördün krizin alası az önce yaşandı diye. Mevzu ise çenesine krem sürmem. Çenesinde çıkan bir kızarıklığı eliyle tahriş etti ve yaraya döndürdü bende krem süreyim dedim. Önce izin istedim, dil döktüm izin vermedi hatun. Sonra bir minik hamleyle kremi sürdüm çenesine. Vay senmisin bana krem süren, bağrış çığrış. Kendini mutfağa yere attı ayaklarıyla dolap kapaklarını tekmeliyor. Gel de sakinleştir. Ağladı bağırdı attı öfkesini üzerinden tabi bir 10 dk tepindikten sonra, sonra geri geldi yanıma. Dalgalı ruh hallerinde.

Haftaya yıllık izin kullanacağım inşallah ve birarada bol  bol vakit geçireceğiz, hatta belki günde birkaç saat kreş denememiz bile olur, arkadaşa çok ihtiyacı var çünkü. Küçük ergenimizin çabucak bu dönemi sıkıntısız atlatması dileğimiz..

 

 

14 Mayıs 2014 Çarşamba

Soma

Ne denir ki, ne denilebilir ki..

Offff..

Neden böyle?
Neden ülkemde hayat bu kadar ucuz?
Neden insanın kıymeti yok?
Neden gerekli tedbirler usulüne uygun alınmaz?
Neden herşeyimiz yarım yamalak ve kılıfına uydurulmuş?

205 ve belki daha da fazla ailenin yürekleri yangın yeri bugün.
Kadınlar kocalarını, çocuklar babalarını, anneler evlatlarını kaybettiler.
Allahım sen sabırlar ver..
Çok acı..

3 Mayıs 2014 Cumartesi

Mayıs

Merhaba blogcum. Nisanı bitirdik Mayısa geldik. Günler haftalar nasılda hızla geçiyor. Yılın en sevdiğim zamanları bu zamanlardır. Sabahları güneşli bir güne uyanmak, mis gibi taze temiz havayı içimize çekmek, ağaçların yeniden yemyeşil olması hepsi ayrı şükür sebebi.
Dün yıllık iznimden bir gün kullandım ve işe gelmedim. Evin beyi zaten tatildeydi –kurumsalşirketingözünüseveyim- kendi şirketleri bir ve iki mayısı tatil ilan etmişti. Dedim ben de izin alayım, çoktandır ötelediğim birtakım işleri halledivereyim. Öğlene doğru evden çıkıp evimize yakın olan, Zeynep’i haftada birkaç gün oyun ve sosyalleşme amaçlı göndermek istediğim iki yuvayı ziyaret ettim. Aklımda binlerce soru ve bir o kadar da endişeyle. Çocuktan ziyade ben hazır değilmişim onu tek başına ayrı bir ortama sokmaya, onu farkettim. Kreş yetkililerine bin tane soru sordum, netekim ben bu kadar kılı kırk yarınca ikisi de içime sinmedi. Pencerelerdeki çocuk kilidine kadar sordum yaw.  Bir tanesine birazcık daha sıcak baktım ama gerçekte bilmiyorum ki kreş seçiminde esas kriterler ne olmalı? Bu konuda bana fikir verebilecek olan varsa çok memnun olurum. Zeynep ise bayıldı, bahçede oyun ablasıyla oynadı, sınıflara girdi çıktı ve giderken biraz daha kalmak istiyorum dedi.  Akşam uyumadan önce ise, içli içli sen beni bugün okula göndermedin dedi. (kendimi çocuğunu okutmayan veliler gibi hissettirdi hanım J). Ne diyeyim hevesi daim olur inşallah. Bir karar verip bu ay içinde başlatmak istiyorum.
Okul gezme kısmı bitince, çoktandır kendim için bir şey yapmak arzusunda olan ben, yakınlarımızda açılan yüzme havuzuna kaydolmak için gereken tahlil vs işlerini de aradan çıkarayım dedim. Yakın bir hastaneye gidip tahlilleri yaptırdım ama raporumu alamadım. Çünkü hafif bir enfeksiyon çıktı ve doktor ilaç yazıp bir hafta kullanıp tekrar gelmemi söyledi. Herşeyde bir hayır vardır misali farkında bile olmadığım bu rahatsızlığı öğrenip tedavisini olmuş olacağım.
Hastane sonrasında maaile yakınlardaki açık hava outlet’e gittik. Her dışarı çıktığımda kıza çalışan ben bu sefer kendime çalıştım, üç gömlek aldım. Kızı da es geçmedim tabi. Ona da bir tayt aldım. Kipa’nın içindeki çocuk reyonu favorimdir tavsiye ederim. Ürünleri hem kaliteli fiyatları da oldukça uygundur, özellikle indirim dönemlerinde oldukça uygun fiyatlara çokça şey almışımdır ordan. Anneler günü vesilesiyle extra indirimler de var bu ara. Babayla kız da parkta beraber takılınca bende rahat rahat gezdim. En sonunda eşim arayıp da bizi unuttun galiba demesiyle toplaşıp eve döndük J
Ama çok da yorulmuşum. E bünye alışkın değil böyle tatildi gezmeydi işlerine J
Selametle.

12 Nisan 2014 Cumartesi

İyi ki doğdun kuzucuğum

Bugün benim birtanecik kuzucuğumun doğumgünü. Üç yıl önce bugün kavuşmuştuk birbirimize. Seni ilk gördüğümde o kadar tatlı gelmiştin ki bana, miniciktin ufacıktın. Şimdilerde bana çat çat cevabını yapıştıran bir bireysin, seçimlerin, arkasında durduğun tercihlerin var. Bazen çok güldürüyorsun bizi bazen de sinirden çatlatıyorsun o keçi inadınlaJ. Ama bir sarılman, bir öpücüğün dünyaya bedel. Seni o kadar çok seviyorum ki minik kuşum kelimelerle anlatılmaz. İyi ki geldin, iyi ki bizim kızımızsın. Rabbime sonsuz şükürler olsun. Seni ve tüm çocukları Mevlam korusun, kimseyi evladıyla sınamasın inşallah. Hayat sana hep güzellikler getirsin güzel kızım, hep iyi insanlarla karşılaş, hep mutlu, sağlıklı ve huzurlu ol inşallah.
Hani diyorsun ya hep; “annemi çok seviyorum, babamı çok seviyorum, kendimi de çok seviyorum” diye, kendini hep sev kızım, kendinle barışık ol ki mutlu ve huzurlu olasın.
Yeni yaşın sana güzellikler getirsin canım kuzum, nice nice yıllara, sağlıkla, mutlulukla, huzurla, hep birlikte inşallah.
Canım benim.

21 Mart 2014 Cuma

Bi durun daa..

Gün geçmiyor ki yeni bir olay vuku bulmasın sayın seyirciler. 
Her gün bir macera her gün bir aksiyon. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki gündem sabah ayrı değişiyor akşam ayrı hatta gece de ayrı.
Son olayımız Twitter yasağı. Bu yüzyılda iletişim araçlarının, fikir beyan etme unsurlarının hangi mantıkla yasaklandığını anlayan varsa beri gelsin lütfen.  Geçmişte düşünce hürriyetinin mağduriyetini yaşayanlar bugün aynı mağduriyetleri başkalarına uygulamakta sakınca görmüyorlar. Saçmalığın dik alası.
 
Artık nasıl bir yasaksa ilk delenlerden biri de Reis-i Cumhur oluyor.
 
Komedi ülkesiyiz vesselam..

19 Şubat 2014 Çarşamba

Hüsran

Bugüne kadar onlarca kez internetten alışveriş yaptım. Çıkıp gezme imkanı olmayınca oturduğun yerden ihtiyaçlarını görmek büyük kolaylık bence. O kadar ki süpürgeme toz torbası bile almışımdır yani :)  Genelde alışverişlerimi isim yapmış güvenilir sitelerden yaparım, çok şükür bir sorunla da karşılaşmadım şu ana kadar.

Bir önceki yazımda Markafoni'den sipariş verdiğimi yazmıştım. İlk defa ciddi hayal kırıklığı yaşadım diyebilirim. Çok beğenerek sipariş verdiğim ve hatta alışverişimin sebebi sayılabilecek standlı kurabiyelik kırık geldi maalesef. Ayrıca bence koydukları görseller de yanıltıcı. Resimlerde diğer servisler orta boy gibi görünse de gelen ürünler minnacık diyebilirim.   Markafoni beni şaşırttın bu sefer. Otur, sıfır.

6 Şubat 2014 Perşembe

Ben geldim.

Ben niye bloğuma yazamıyorum artık. Hadi Aralık ayı çok yoğundu, nefes bile aldırmadı desem yeri ama peki Ocak geldi geçti Şubat’tan bile kaç gün gitti. Sanırım yazmayınca araya soğukluk giriyor. Neyse bu ataleti kıralım bakalım artık. 
Sessizce’nin cephesinde pek de değişen bir şey yok aslında. Evden işe işten eve bir rutin sözkonusu. İş dediğim gibi çok yoğundu geçen ay. Her sene sonundaki aynı yoğunluk. Çoğu akşam eve pert olmuş baş ağrılarına garkolmuş bir şekilde gittim. Artık gözlerimin çok yorulduğunu ve bozulduğunu hissediyorum. Zaten işte gözlük kullanıyordum ama evdeyken bile tv nin ışıkları gözlerimi yorar oldu. Ah yaşlandım ben galiba. Yaşlandım demişken 10 Ocak’ta bir yıl daha yaş aldım. Yıllar akıp gidiyor..
Zeynep hanım da büyüyor. Büyüdükçe karakteri şekilleniyor. Mesela çok ısrarcı, kurallarımı hep esnetmeye meyilli. Örneğin ben bitti dediğim halde hep bi tane daha izleyeyim (çizgi film), birazcık daha oynayayım (banyoda sularla) gibi argümanlarla karşıma çıkıyor. O yüzden karşısında çok kararlı durmak gerek, e böyle yapınca da hemen ağlamaya bağlıyor ama nasıl zorlama bir ağlama, gülesim geliyor bazen.
Bilmiyorum bu dönem çocuklarında yaygın mı ama şu sıralar evde hep rol değişikliği yapmak istiyor. Anne ben senin annen olayım mı bu akşam?  Yada oyuncak bebeklerinin annesi olduğunu iddia ediyor kazara kızım dediysek bittik, annesi diyecek mişiz. Anne işte olduğu için anneye duyulan özlemin bir yansıması mı acaba diye düşünmüyor da değilim.  Böyle haller içindeyiz işte..
Bu aralar ben de ev dekorasyonlarına, mutfak eşyalarına merak saldım. Anladım ki insan küçük de olsa değişiklikler istiyor. Henüz bir şey yaptığım yok ama küçük şeylerle kendimi mutlu etmeye çalışıyorum. Dün Markafoni’den alttaki cicileri kaptım. Bu tip küçük servisler lazımdı ne zamandır bana. Kırılmadan gelirler umarım. Bi de instagramda ne güzel sofralar görüyorum, millet iki kişilik sofra bile olsa bir özen bir itina. Acayip gaza geliyor insan. Bu bakalım uygulayabilecek miyim J
 
 
 
 
Görüşürüz yine, bi daha arayı bu kadar açmam umarım.