26 Temmuz 2010 Pazartesi

Bitmeyen sendrom

Yeni bir haftaya başladık. Sabah çok zor kalkan şu bünye gün bitmek üzere ve daha yeni yeni kendine gelmekte. Arada mütemadiyen esnemekte. Hayır dün kendime izin de verdim, gitmedim kursa falan, neyin yorgunluğu bu? (Yılların yorgunluğu :P)
öyle böyle geçiyor günler, bu akşam da Berat Kandili. Herkesin Berat Kandili mübarek olsun efenim.

23 Temmuz 2010 Cuma

geldik haftanın sonuna

Yarın kurs, sonrasında bir nikah.
***
Sıcak, nem, kalabalık, gürültü hepsi bir arada.
***
Yaşlanıyormuyum ne artık kafam hiç gürültü kaldırmıyor, biz küçükken fazla kudurduğumuz zaman babaannem "sükut durun" derdi. Şimdi ben de sokakta çığıran çocuklara, vır vır konuşan insanlara bağırasım geliyo aynı cümleyi.. Anlamazlar gerçi ama.. olsun..
***
İnsanlar kınadıkları şeyi yapmadan ölmezlermiş :)
***
Limango'dan bir örtü almıştım, bugün geldi. Rezalet. Bir kere resimdeki canlı renklerle alakası yok ve rutubet kokuyor ve bazı yerlerde sararmalar var. Yani böyle bir ürünü yollamak ne kadar etik? Gerçi Limango'nun bi kabahati yok aracı konumundalar ama sinir olmamak elde değil. Gerisin geriye yolladım..
***
Akşam iş çıkışı minik kuzumu ziyarete gideceğim, parmak kadar yeğenim parmağından ameliyat oldu. Ailede ameliyat serisi başladı, inşallah bu son olur, Rabbim beterinden korusun. (Amin)

15 Temmuz 2010 Perşembe

İş dünyasının çarkları arasında sıkışmış bir Sessizce

Üniversitede okurken arkadaşlarla en büyük idealimiz okulu bitirince ev hanımı olmaktı! Artık okul bizi ne kadar yorduysa evde oturup keyif yapmak çok cazip geliyordu o zamanlar. Diplomalarımızı mutfağımıza asacaktık, konu komşuyla günler yapacaktık.. Okul bitip de bir yıl boyunca evde olduğumda bunun o kadar da iyi bir fikir olmadığını anladım. O zamanlar deli gibi iş arıyordum, evde bir gün daha durmak istemiyordum. Nihayetinde bir iş bulup iş hayatına adam akıllı atıldım.
İş dünyası bir garip, esasında içinde insan faktörü olan herşey öngörülemez o yüzden garip. Çeşit çeşit insanlar, herbiri ayrı telden çalan karakterler, hırs küpü olan tipler vs. vs.. hele de çalışma ortamı stresli ve gerilimli ise tadından da yenmez.. Müdürün/patronun gözünde iyi bir imaj çizmek için sürekli öne atlayanlar mı ararsınız, pozisyonuyla insanlar üzerinde hakimiyet alanı kurmaya çalışan kraldan fazla kralcılar mı.. Her kurumda vardır bunlardan eminim. Ha bide "herşeyi ben bilirim ablalar" vardır onları atlamayayım, müdür/patrona çok yakın olduklarını sanırlar, laf aralarında minik anektodlarla bunu pompalarlar, ayh bana bi gün şöle dedi, ayh çok güldük vs vs laflarla size çemberin dışında olduğunuzu hissettirmeye çalışırlar.. Kendini bilen insan için bunların çok bir önemi yoktur zira durumun yapaylığına şahitsinizdir zaten.. İçinde olmak istemezsiniz bu basit oyunların.. Yolunuzda yürür gidersiniz.. Ama "herşeyde olduğu gibi bunda da bir -ama- var" günün 8-9 saatini geçirdiğiniz bir yerde bir tane, ilaçlık bir tane sağlam bir dost / arkadaş yoksa, mevcut arkadaşlıklar fayda üzerine kurulmuşsa yada mecburiyetten (etrafta hemcins azlığından) devam ediyorsa çok yorulursunuz.. Samimiyet yok, güven yok.. Şu an ben böyle bir haldeyim..
Ekürilerimi çook arıyorum çok :(

Ben aslında iş koşullarının kadınlar için daha iyileştirilmesi konusunda yazacaktım, konu nerelere geldi..
Pozitif ayrımcılık istiyorum kadınlar için.
Ben şöyle bir iş hayal ediyorum :) Sabah  mesainin 10:00'da başladığı, 16:30-17:00 gibi bittiği, haftasonlarının tabiki tatil olduğu, iş'in hayatımızı tamamen kaplamadığı bir iş. Okuyanlar gülecektir böle bir iş var mıdır diye.. Olsa ne güzel olur dimi hanımlar..  İnsani vakitlerde evden çıkıp eve dönebileceğiniz, çocuğunuza, hobilerinize, sevdiklerinize, kendinize bol bol vakit ayırabileceğiniz böle bir işiniz olsa güzel olmaz mıydı. Bi kuaföre gidebilmek için kırk ayarlama yapmadığınızı, dükkanların kapanma vakti stresi olmadan rahatça dolaşıp alışveriş yaptığınızı, hafta içi arkadaşlarınızla görüşebildiğinizi, doktora, devlet dairesine gidip işinizi halledebildiğinizi düşünün, hayali bile güzel dimi?
Hayal gibi görünüyor ama ben böyle bir işte çalışmıştım zamanında :)  Evet işe 10'da başlıyorduk akşam 5 gibi çıkıyorduk, ortam da süperdi, kimse kasmıyordu, öğlen aralarında o minicik mutfakta kısır partileri, börek partileri veriyorduk. Ki o zamanlar bekardık, zamanın bu kadar kıymetli birşey olduğunu henüz bilmiyorduk. Dahası evde de ekmek elden su gölden yaşayıp gidiyorduk. Kimsenin bizden bir beklentisi yoktu. Ama bu iş 5 aylık bir projeydi ve bitti.
Bir daha öyle bir ortam bulabileceğimi asla sanmıyorum ama bu hayal kurmama engel değil :)

8 Temmuz 2010 Perşembe

Mirac Kandili

Hepimizin Mirac Kandili mübarek olsun. Dualarınıza bu arkadaşınızı da dahil edin..

6 Temmuz 2010 Salı

Haftasonu raporu

Cumartesi günü Kocito'nun kardeşceğizinin doğum günü münasebetiyle dışardaydık. Sürpriz neyin yaptık, çaktırmamaya çalıştık galiba da başardık. Eve geldiğimizde saat 12'yi geçiyordu.. Yorgunluktan sızıp kaldık.
*
Pazar günü ise bizim de dahil olduğumuz bir grup yurdum insanı  şile sahilinde iğne atılacak yer bırakmamıştı. Bi kalabalık bi kalabalık, ormanda piknik yapacak masa, plajda havlu serecek yeri zor bulduk, napsın ahali yanan şehirden kaçıp serinlemeye gelmişti.. Biz üç aile olarak güya erkenden gittik ama biz gittiğimizde her taraf dolmuştu. Kahvaltı yapacak yeri zor bulduk netekim. Ben çok fazla denize girmesem de güzel bir değişiklik oldu, deniz havası almış olduk..
*
Kardeşim askerliğini tamamlayıp geldi :)
*
Annem memlekete gitti :(
*
Böle işte..

1 Temmuz 2010 Perşembe

Krem


Geçtiğimiz günlerde Markafoni'de kampanyası vardı benimse bir nemlendiriciye ihtiyacım vardı. İkisi denk gelince ve fiyatıda hesaplı olunca sepete attım hemen. Ve bugün kremlerim bana ulaşmış durumda. İkili set olarak satılıyordu bunun bi de gece kremi var. Tabi kullandıktan sonra iyimi kötümü olduğunu anlayacağım çünkü daha önce hiç Diadermine'in ürününü kullanmadım.
Görelim bakalım..