30 Mayıs 2012 Çarşamba

Rüya bu ya..

Bunu yazmalıyım:)

Gündemi o kadar iyi takip ederim ki rüyalarım bile gündemle ilgilidir :) 

Sabah sabah bir kabus gördüm, yani benim için kabus. Başkaları için gayet normal bir hal.  Başbakanın sezeryanı yasaklama mevzusu bilinçaltıma nasıl işlemişse artık rüyamda doğuma gidiyordum. Daha doğrusu annem beni kolumdan tutmuş ebeye buna suni sancı ver, normal doğuracak dediğini anımsıyorum. (Gerçekte de annem benim sezeryanla doğurmamı hiç tasvip etmemişti.) Bense o esnada korkudan ölüyor ebenin daha doğuma var demesiyle rahat bir nefes alıyorum. Ama kabus bu bitmiyor, eve geldikten sonra sancıların sıklaştığını görüp tekrar ebenin yanına gidiyorum ille beni normal doğurtacak. Tam o anda -gerçekte- eşim işe gidiyorum diyerek geldi yanıma da ben uyandım. Oh dedim tam zamanında geldin, yoksa ebe beni doğurtacaktı :)

Bu konu beni neden gerim gerim geriyor. Şöyle ki benim fobi derecesinde normal doğum korkum var. Gerek bugüne kadar normal doğumla ilgili anlatılanlar, gerek benim panik ve her zaman en olumsuzu düşünen yapım sanıyorum bu korkuyu tetikledi. Ya başaramazsam, ya bir şey olursa diye diye normal doğumu destekleyen ve beni de hep normal doğuma yönlendiren doktorumu bile tereddütte bıraktım. Doktorum artık en son bu koşullarda senin psikolojin için sezeryan daha doğru deyip ameliyata almıştı beni. Son zamana kadar ben de normal doğururum herkes nasıl doğuruyor diye kendimi motive etsem de zaman yaklaştıkça abeni bir korku almıştı. Gerçekten de hamileliğin son zamanları bu konu nedeniyle uykularım kaçıyordu. Çok ama çok korkuyordum. Hep olumsuz hikayeler duymuştum. İşin sancı kısmı değildi beni korkutan aksine onu hiç düşünmüyordum bile, ya bebek oksijensiz kalırsa ya bir komplikasyon olurda işler ters giderse diye korkularım vardı. Olumsuz senaryo kurmakta üstüme yoktur, her zaman olabilecek en olumsuzu düşünüp gardımı ona göre almaya çalışırım. Hiçbir zaman rahat bir yapıda olamadım malesef.

Ha sezeryan çok mu kolay bir yol derseniz bence hiç de değil. Bildiğin ameliyat. Ağrısı sızısı gani. Ama yinede benim için kurtarıcı olmuştu. Hiç mi hiç pişman olmadım bu tercihten ötürü. Ama beni tanıyanlar bu korkumu çok yadırgadılar, başta annem olmak üzere. Ama ne yaparsın işin fiziki boyutunun yanında bir de psikolojik boyutu var atlanmaması gereken.

Şimdilerde sezeryanı yasaklayıcı konuşmalar dönüyor ortada. Tamam normal doğum aslında olması gerekendir, anne ve bebek için en sağlıklı olandır. Ama koşulları gereği sezeryanı tercih etmek durumunda kalanlara da gereken saygı gösterilmelidir kanımca..


29 Mayıs 2012 Salı

Salı gevezelikleri

Allahım bugün hiç çalışasım yok. Tembellik modundayım. Sadece acil yapılması gerekenleri yaptım, o blog senin bu forum benim dolaşıyorum. Kızın uyku sorunsallarına çözüm arıyorum millet ne yapıyor nasıl uyutuyor, uyku eğitimi vs okuyorum da okuyorum. Hoş okuyorum da sanki uygulayacağım. Düzeltiyorum; uygulayabileceğim? Bir kere bende o disiplin yok. Ağladığında dayanamam alırım hemen. Ben almasam babası benden önce biter yanında o kapar alır. Zaten en büyük yanlışımızda o. Bebekliğinden beri gık dese üç kişi (ben, kayınvalidem, kocam) tepesine doluştuk hep. Beşiğinden uyanır uyanmaz kaptık. Çocuk uykunun haricinde yatağında hiç kalmadı desem yeri. Kendi kendini oyalama becerisini geliştirmesine fırsat vermedik. Sonuç olarak uyanır uyanmaz yaygarayı koparan, alın beni burdan bakışlarıyla almamız için kollarını uzatan bir kızçeyle karşı karşıyayız. Belki evde kendim bakıyor olsaydım bu konularda daha disiplinli olurdum. Şimdiki durumda gündüz ben de baba da özlediğimiz için uyanık olduğu her an birlikte vakit geçirelim istiyoruz, bu yüzden çocuğu çok fazla kendi halinde bırakamıyoruz. Dışardan bakan da ne buldumcuk tipler bunlar diye düşünebilir ama valla billa değiliz :)
İçten içe de bir iyimserlik var üzerimde, bir gün gelecek kızçe geceleri kesintisiz(!) uyuyacak, yemeklerini güzel güzel yiyecek diye. İnşallah diyelim, sağlık olsun da gerisi bir şekilde hallolur. Allah daha büyük sıkıntılar vermesin. 

***

Bir tane çikolatalı gofret yedim şimdi, seratonin tavan :) 

Benim gibi çayı kuru kuru içemeyengillerden olan var mı? :)

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Ordan burdan vol.21524

Günlerden yeni bir gün. Üstelik de Cumartesi :) Ve dahi gençlerin bayramı, 19 Mayıs. Biz sanırım genç kategorisinde değiliz artık. 30'u devirdik. Vuhuu yazıyla da yazınca insan ayrı bir tuhaf oluyor. Otuuuz. Hatta Ocakta otuuuz biiiir. Aneey, ne ara geçti o kadar zaman. Okul biteli 8 sene, Bu şirkete başlayalı 6 sene, evleneli neredeyse 4 sene ve evlatcağızıma kavuşalı 1 sene olmuş. Okul öncesine girmiyorum, o zamanlar zaman sanki durağan birşeymiş gibi gelirdi. Yıllar hiç ilerlemezdi sanki. Ama okul sonrası hayat jet gibi geçip gitmiş. Oyh nerden girdim bu konulara, artık genç değiliz'den girdim evet hatırladım :)
Yıllar böyle akıp gide dursun günümüze gelirsek yine uykusuz bir gecenin ertesinde güne merhaba dedim. Bizim tipitoş gecenin 2 buçuğunda uyandı ve bütün geri uyutma yöntemlerini geri tepti. Benim yöntemler bitince babayı uyandırıp ona  havale ettim. Kaç gündür görmediği babasını o saatte karşısında görünce bizimkinin uykusu iyice açılır oldu. Baba baktı uyumayacak aldı salona götürdü 1 saat falan oynamışlar. Sonra aldı geri geldi tekrar uyutma çalışmaları bir ben bir baba. Saat olmuş 4.30. En son uzuuun bir cuk cuk seansından sonra o da bende sızıp gitmişiz. Bi gözümü açtım saat 5.30, bi gözümü açtım saat 7.30. Öle işe, çarpık çurpuk bir uyku. İlerde tipitoştan çok fena intikam alma planları yapıyorum. Uykudan bayıldığı bir zaman onu uyandırıp onunla oyun oynayacağım, nihohoo kötü anne :)

Hava da serin ve kapalı, dünkü hava beni çok korkuttu. Saat 6 ya doğru dışarıda hava öyle bir karardı ki sanki akşam karanlığı. Gök gürültüsü, şimşekler arkasından ceviz büyüklüğünde dolu ve bardaktan boşanırcasına yağan yağmur. Gök gürültüsünden değilde şimşekten çok korkarım ben. Allahım sen koru.  Hemen evle canlı bağlantıya geçtim, kapıyı camı kapattırdım. Zaten yarım saat sonrada ben de evdeydim. Baba 3 gündür şehir dışındaydı, saat 11 de de o geldi, trafikten perişan olmuş bir vaziyette. 

Öyle böyle bu hafta da bitti.

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Deep

Bugünlerde çok halsizim, düşük enerjideyim. Kaç gündür bir boğaz ağrısı bir başağrısı çekiyorum. Yorgunum. Böyle bütün gün boş booş oturasım var. Hiçbirşey yapmadan, hiçbirşey düşünmeden. Havalardan mı bu halet-i ruhiyye? Bilmiyorum. Bol enerjili günler diliyorum kendime ve benim durumumda olan herkese..

8 Mayıs 2012 Salı

Pazar gezmesi

Aylardan sonra pazar gezdim :)
Ne mutluluk benim için. Ben severim pazarları gezmeyi ama epey uzun zaman oluyor bir pazara gitmeyeli, hatırlamıyorum bile en son ne zaman gittim. Eskiden üniversitede her gün                                         okul çıkışı kızlarla yürüye yürüye Kadıköy'e iner, eğer günlerden Salı veya Cuma'ysa mutlaka pazarın içinden geçilir şöyle bir gezilirdi. Güzel zamanlardı vesselam, zaten hep söylerim öğrencilik keyiflidir, güzeldir. Ne diyordum hah ben işte bir mayıs gününü fırsat bildim de izin aldım işten, çünküm beycağızıma tatildi. Hazır evde de bakıcı varken hadi dedik günü kendimize ayıralım. Ben tabi günlerden Salı olduğunu ve Salı pazarı olduğunu farkedince dedim benim pazara gitmem lazım! Beycağızım önce mırın kırın etse de tek başına da bırakmak istemediği için takıldı peşime. Pazarın girişinde  seninle rahat dolaşamıyorum diyerek adamcağızı anında sattım. Ama yine de rahat gezemedim çünkü birilerini bekleterek gezdikçe keyif alamadım. Hızlıca dolaşıp çıktım. Pazar ganimeti olarak bir tezgahta wenice'nin kıyafetlerini dökmüşler kıza bir etek bir pantolon kaptım, gerçi etiketlerine bakınca mağaza fiyatlarının da aynı olduğunu gördüm ya, olsun. Kızçeye bir tayt, kendime de bir eşofmanaltı aldım çakma nike :) Kocanın da gönlü olsun diye onada çorap aldım o da çakma Beymen. Hızlıca çıktım pazardan. Ordan da kendimizi Optimum'a attık. Kızçeye hediye gelen kıyafetleri almıştım yanıma onları değiştirdim. Gezdik dolaştık, yemek yedik. Sonra da evin yolunu tuttuk. Keyifli bir gün oldu bize. 
Haftasonu Cumartesi günü kendimi temizliğe vurdum. Millet bahar temizliğini bitirmiş yaz temizliği yapacak nerdeyse, tabi bende o ritüeller yok. Ara ara temizliyorum evi. Neyse dedim şu mutfağa bir dalayım. Dip köşe bucak diyebilirim ki her santimetrekareyi elden geçirdim. muhtemelen o mutfak bir daha öyle temizlik görmemiştir. Sonra gidip gelip eserime gururla baktım. Bu temizliğin üstüne mutfağa giriş-çıkışları yasaklamayı düşünsem de olmuyor tabi :) Pazar günü ise öğleden sonramızı açık havada geçirdik, kardeşceğizin ordaki ormanda piknik yaptık. Güzeldi, temiz hava iyi geldi. Açık havanın etkisiyle Zeynep güzel uyur diye düşünsemde fena halde yanıldım. Gece çok zor uyudu ve 1500 kere kalktı. Bizde de uyku sorunu var. Uyutuyorum beşiğine koyuyorum yarım saat geçmeden ağlayarak uyanıyor kalkıyor oturuyor ve kucağa alıp iki cok cok yapmadan da mümkün değil sakinleşmiyor. Nasıl düzene girecek hiç bilmiyorum.