27 Temmuz 2013 Cumartesi

Son günlerde..

Sevgili bloğum seni boşlar gibi görünsemde aslında boşlamıyorum, sadece vakit oluşturamıyorum yazı yazmak için. Aslında evdeyken aklıma not ettiklerim oluyor bunu bloğa yazmam lazım diyerek ama işe gelince, gece görülüp sabah unutulan rüyalar gibi aklımdan pıff uçuveriyor..

Mesela sahura kalkmakta ne kadar zorlandığımı yazıp artık sahura kalkmadığımızı yazacaktım. Birimiz kızı uyuturken diğerimiz birşeyler hazırlıyor -eğer kızı uyutan bensem genelde uyuyakalıyorum yanında ya- sonra da hızlıca atıştırıp ve sürahilerce su içip doğru yatağa ışınlanıyoruz. Çok dinlendirici uykular uyuduğumuzu söylesek yalan olur zaten.  Ramazan yemek içmekten ziyade en çok uyku konusunda zorladı beni diyebilirim.

Üç gündür üstüste iftara hep biryerlere davetliydik. Öyle olunca da kaç gündür evde Zeyno'nunkiler hariç yemek pişmiyor. Bugün silkelenip kendime geleceğim inşallah. 

Zeyno'da son günlerdeki sıcaklardan fena etkilendi. İki defa burnu kanadı -ki biri beni çok korkuttu-. Yüzü sıcaktan kızarıklıklarla doldu. Çok açık ve hassas tenli olduğu için anında isilik oluşuyor. Sürekli yıkıyorum, kremliyorum ama çok bir etkisi olmadı malesef. Gece de çok fazla terliyor, iki defa bodysini değiştiriyorum. Burnu kuru kalmasın diye ev yapımı serum fizyolojik su sıkıyorum. (Serum fizyolojiğin tuzlu su olduğunu öğrendiğimden beri evde kendim hazırlıyorum ve boş bir sprey kutusuna koyuyorum). Bir de bu aralar sabah ben hazırlanırken uyanıksa "anne işe gitme", "ben de gelicem" deyip beni dağıtıyor. O yüzden uyanmaması için parmak uçlarımda dolanıyorum evin içinde.. Hem ona zor hem bana..

Tuvalet eğitimi zamanı geldi ama bizde hala bir icraat yok. Zeyno'dan çok ben kendimi hazır hissetmiyorum galiba (sürekli tetikte ol, kaçakları temizle sil, gözümde büyüyor :)  Tatil dönüşü başlamamız lazım ama kanımca.

Tatil demişken şurda bir hafta kaldı ama bende ne bedenen ne de ruhen bir hazırlık var. Hazırlanacaklar, alınacaklar vs vs hep beni bekliyor ama sanki o işleri ben yapmayacakmısım gibi bir boşvermişlik hali.. Nolcak böyle..



18 Temmuz 2013 Perşembe

Bizden haller

Öyle böyle derken Ramazan'ın üçte birini geride bıraktık neredeyse. Mevla gerçekten de kolaylığını veriyor. Tam yaz ortası olan bugünlerin böyle serin ve bunaltmadan geçmesi rahmet değil mi? Kaç günden beri ilk defa bu akşam evde iftar yapacağım. Davetlere gittim, davet verdim, şirket iftarımız oldu derken hep bir kalabalık içindeydik. Doğrusu Ramazan sofraları da kalabalıkken güzel ve anlamlı oluyor. Bu akşam çekirdek aileyle oluruz derken eşim arkadaşını çağırmak istedi bende hiç mırın kırın etmedim bu sefer :) Eve gidince yapabildiğim kadar birşeyler hazırlayacağım zaten vakit bol, rahat rahat yeter diye düşünüyorum. Sonrasında da beyler maç izlemeye gitmeyi planlıyorlar, o halde bende ablama gel dedim, yayılırız sohbet muhabbet ederiz. 

Bir zamanlar ne zaman konuşacak bu çocuk dediğim Zeyno hanım şimdi susmuyor. Anne napıyoşun? Anne nereye gidiyoşun? Anne bu odanın hali ne? (benden kopya, odasını darma duman gördüğüm zamanki çığlığım) Anne ben de işe geleceeeem. Anne dışarı çıkalııııım. mütemadiyen anne anne annneee. Bayılıyorum bu hallerine. Tabi inat ve asabiyette kimse eline su dökemez hanımın. Geçen akşam şirket iftarından geç dönünce yapmadığını bırakmadı bana. Ben gelene kadar sakin keyifli oynayan çocuk beni görünce sinirini nasıl alacağını bilemedi. Olmadık sebeplerden arıza çıkardı ağladı da ağladı. Var ya bu sıpaların tüm nazları kaprisleri anneye.  Ben de zaten geç geldiğim için suçluluk duyduğumdan sabır performansımın zirvesine çıktım, gık bile demedim. Kucağımda sızdı sonunda.. 

Evimizin eşyaları da Zeyno'nun sanatsal faaliyetlerinden nasiplerini almaya başladı artık. Duvarlarda çizikler falan. Geçen gün aldığım boyama kitabını ve keçeli renkli boyama kalemlerini çıkarma gafletinde bulundum. Önce sakin sakin masada çizdi boyadı, çok da mutlu oldu hatta. Sonra koltuğa indi oturduğu yerde devam etti boyamaya. Bir ara ben mutfakta babası da diğer odadayken baktım bizimkinin sesi gelmiyor, bi gittim ki salona huşu içinde beyaz koltuğu boyuyor, pembeler maviler yeşiller.. Küçük çaplı bir şok geçirdikten sonra domestosa sarıldım hemen. 

Bayram haftasında Trabzon'da olacağız kısmetse. Hem aile büyüklerini görmek hem gezmek babında. Hayırlısı bakalım..



9 Temmuz 2013 Salı

Huzur ayı

Çok şükür ki bu sene de Ramazan'a ulaşmak bizlere nasip oldu. En uzun günlerde tuttuğumuz oruçlarımızda Mevla hepimize kolaylıklar versin inşallah. Ramazan'ın güzel atmosferi yurdumu sarsın kucaklasın inşallah. İnsanların kalplerine merhamet, şefkat dolsun, kimse kimsenin hakkına girmesin kimse kimseyi de incitmesin inşallah.

Hayırlı Ramazanlar hepimize..

5 Temmuz 2013 Cuma

Misafir sorunsalı


Biraz dert yanayım sana blogcağızım. Ben mi asosyal oldum yoksa eşimin bana demesi gibi misafir sevmez mi oldum bilmiyorum. Kimseyi göresim yok, kimseyle mecburi görüşesim yok, kimse için uğraşasım da yok kimseden kastım da samimiyetim olmayan insanlar bu arada, dostlarım arkadaşlarım alınmasınlar şimdi. Eşim ise benim tam tersim -gelsinlerci gidelimci. Ona kalsa hergün birileri gelsin biz birilerine gidelim. Bunun arka planını pek düşündüğünü söyleyemem. Malum bunun ön hazırlığı vs vs var.. Şimdi ben eğer bir misafir çağırıyorsam herşeyin muntazam olmasını isterim, temizliğinden ikramına herşeyin tam olmasını isterim, e bunu yapabilmek için de vakte ihtiyacım var demi, e ben hem çalışıyorken ve de hemde küçük bir bebem varken hangi arada derede bunları yapacağım?  Aynı şekilde birilerine gitme konusunda da insanlara rahatsızlık  verme korkusuyla çat kapı gitmeyi yada arayıp sana geliyoruz demeyi hiç sevmem, davet edilirsem giderim edilmezsem gitmem. Beyler bu konuda daha vurdumduymaz, onlar nasılsa kendi muhabbetlerinde rahatlar,  o arkadaşlarıyla sohbet muhabbet ederken ben ikramdı oydu buydu derken koşturuyorum, çocuklarla ilgileniyorum, ya da daha önce muhabbetimin olmadığı arkadaşlarının eşleriyle ittire kaktıra muhabbet etmeye çalışıyorum. Hele de karşı taraf ketumsa daha da beter, konuşacak konu kalmıyor bir yerde.

Evlendiğimiz ilk yıllar hep misafir ağırlamakla geçti, ağırlamadık insan kalmadı eş dost akrabadan. artık bunun birikimi mi bilmem. Gece yarılarına kadar hazırlık yapıp ertesi akşam koştur koştur işten eve giderdim. O zamanlar daha hevesliydim, insanların "bizi" görmeye geliyor olmalarından mutluluk duyardım. Saf ben, bir süre sonra bu davetlerin hep tek taraflı olduğunu görünce biraz ayıldım neyseki. çekirdek bir grubumuz var onları istisna tutuyorum. Hem akran hem akraba olduğumuz bir çiftin ise üç dört defa üstüste bize geldiklerinden sonra bir keresinde giderlerken bu sefer bizi davet etmek yerine "siz müsait olduğunuzda haber verin, biz yine geliriz" demelerini de hala unutamam. :)

Oysa benim hiçbirşey yapmaya mecalim yok ki. Ne misafir çağırıp ki ön hazırlık yapmak gerek ev temizliği ikramlar vs vs uğraşmaya ne mecalim ne de hevesim var artık. Tek istediğim akşam evime gidip ayaklarımı uzatıp kızımla vakit geçirmek bunu söylediğim zaman da çok abartıyorsun diyor bana koca kişisi. Hem ayrıca mecbur muyum ben sosyal bir kelebek olmaya ayol, ben böyle daha mutluyum belki. zaten bana işten arta kalan zaman ne kadar ki?  Onu da neden ziyan edeyim ki?  

Bunları neden mi yazıyorum şundan efenim;  eşimin teeee üniversite arkadaşı gelmiş eşiyle başka bir şehirden bir süre İstanbul'da kalacaklar, eşim de illa da çağıralım bize bir haftasonu gelip kalsınlar diyor. Hemi de bütüün bir haftasonu. hiç tanışmadım ne eşiyle kendisiyle belki çok seveceğim onu da bilmiyorum ya, ama yalan diyemem bana kıymetli haftasonumu ziyan edecek mişim gibi geliyor. Düşünsenize ben hafta içi haftasonunun hayaliyle motive olan biriyim o da hiç tanımadığım insanlarla bir arada olarak, üstelik herşeyi benim halletmem gereken bir şekilde koşturarak geçecek. Gel de anlat adama.. 

La yoksa çok mu abartıyorum gerçekten?