Her şey çok ama çoook güzel olsun inşallah!
18 Aralık 2015 Cuma
Selam
Uzun bir aradan sonra merhaba.
Yazamadım, bir ara hiç içimden gelmedi, ondan sonra da sene sonu iş yoğunluğundan yazamadım. İşler toparlandı nihayet ve ben de boşluğa düşmüş gibi oldum.. O kadar yoğun tempolu bir dönemden sonra şimdi kalan boş vakitlerimde ne yapacağımı bilemez durumdayım sanki.
Soğuk ve karanlık havaya inat içimi açan bir resimle tekrar merhaba diyeyim.
Yazamadım, bir ara hiç içimden gelmedi, ondan sonra da sene sonu iş yoğunluğundan yazamadım. İşler toparlandı nihayet ve ben de boşluğa düşmüş gibi oldum.. O kadar yoğun tempolu bir dönemden sonra şimdi kalan boş vakitlerimde ne yapacağımı bilemez durumdayım sanki.
Soğuk ve karanlık havaya inat içimi açan bir resimle tekrar merhaba diyeyim.
24 Ekim 2015 Cumartesi
Babaannem
Küçücük bir çocukken daha başlamış hayatla mücadelesi. Üvey
anne elinde hor görülmeler, itilip kakılmalar.. Sonra büyümüş çok güzel bir
genç kız olmuş, babasının uygun gördüğü biriyle evlendirilmiş. Ama koca evinde
de yüzü hiç gülmemiş. Gittiği kalabalık evde her işe koşar olmuş, koca da kah
evde kah gurbet ellerde. Zaman geçmiş evlatları olmuş ama üç evladından sadece
bir oğlu hayata devam etmiş. Gencecik yaşında evlat acıları tatmış. Üzerine koca
terk etmiş, başka bir kadınla başka bir şehre gitmiş. Meğersem taa eskilerden beri
severlermiş. Gencecik kadın oğluyla
kayın-evinde hayata devam etmeye çalışmış. Oğlu için sabretmiş, hep çalışmış
çok çalışmış. Ama çook da eziyetler görmüş. Gün gelmiş oğlu yeni delikanlı
olmuş, annemi, evimi ayıracağım demiş. Dağbaşında eski köhne bir ev ve onun
verimsiz çorak arazileri reva görülmüş bu anne oğula, ha bir de ahırdaki en
verimsiz ve çelimsiz inek. Kap-kacak, eşya hak getire. Olsun demiş kadın, hiç
sesini çıkarmamış yeter ki huzurum olsun demiş ayırmış evini. İşte bu günden
sonra babaannem için huzurlu mutlu günler başlamış. Çok ama çok çalışkan, bir o
kadar da akıllı bir tam bir Karadeniz kadınıydı. Çok geçmeden o bakımsız
arazileri verimli tarlalara, o çelimsiz ineği de besili bakımlı hale getirmiş
ve ahırını başka ineklerle doldurmuş. O köhne ev de oğlunun sayesinde evrim
geçirmiş, her şeyleri tam tekmil var olmuş. Keyifli ve huzurlu bir hayatları
olmuş artık. Allah’ın adaleti şaşmaz, öyle ki onu oraya gönderenler çok
geçmeden ondan ister hale gelmişler..
Zaman geçmiş oğlu büyümüş genç bir adam olmuş, büyükşehirlerde
yaşamış, çalışmış ve artık evlenme zamanı da gelmiş. Anneleri babaanneme
kızlarını gösterirlermiş oğluna alsın diye. O ise kendi uygun gördüğü en
itibarlı kızı seçip gelin almış. Zaman geçmiş torunlarla ev şenlenmiş. Üç kız
bir erkek torunla babaannem çok mutlu olmuş. 80’lerin ortalarında evin gelini
çok ciddi bir hastalık yaşamış, tedavi için uzun aylar boyunca evinden,
çocuklarından uzak kalmış. Bu sırada babaannem bizlere kol kanat germiş, atmaca
gibi başımızdan hiç ayrılmamış anne yokluğunu hiç hissettirmemeye çalışmış. Çok
emeği vardır üstümüzde çok..
Sonrası büyükşehire gelmişler ailecek. Orada da mahallelinin
Oflu nene’si olmuş. Herkesi tanırmış, herkes gelir ona akıl danışırmış.
Mahalleli turşu kurmayı bile ondan öğrenmiş en basiti. Rahatını soranlara hep “çok
iyiyim” dermiş bir de “bendeki keyif kimsede yok”. Oğluna, gelinine,
torunlarına hep dua edermiş, elinden tespihini düşürmezmiş. Asla gereksiz
konuşmaz, sözleri hep akıl dolu olurmuş. Hatırı o kadar sayılırmış ki ev
misafirlerle dolup taşarmış her zaman. Uzun yıllar memleketine geri gitmemiş
ama son birkaç yıldır gitmek istermiş. Yazın başında gidip sonbaharda gelir
olmuşlar annem babam ve babaannem. Bu yılda bize dua ederek, helalleşerek gittiler
memlekete. Bu da benim babaannemi son görüşüm oldu. Bizim 88 yaşındaki koca
çınarımız, kıymetlimiz 15 Ekim Perşembe akşamı Hakk’a yürüdü. Tam da dua ettiği
gibi “ üç gün yatak, dördüncü gün toprak”.
Başında dualarla, Kur’anlarla..
Babaannemin güzel bir adeti vardı; her Cuma günü kuşluk ile Cuma
vakti arasında sevap diye yıkanırdı, ebedi istirahatgahına giderken de aynı günde
aynı saatte yıkandı ve uğurlandı. Bir anektod daha; hep annesinin mezarına
atıfta bulunarak ben de onun yanına gideceğim derdi. Ama mezarlıkta annesinin
yakınında hiç boş bir alan yoktu, ta ki altı ay öncesine kadar. Altı ay önce mezarlığın
duvarları yenilenmiş ve tam annesinin yanındaki alan genişletilmiş. O’nu bekler gibi.. O’na nasip olmuş,
mezarlığın en güzel yerinde ve anneciğiyle yanyana.. Rabbim gani gani rahmet
eylesin, kabri cennet bahçesi olsun inşallah.
Çok isterdim onunla tekrar yüzyüze konuşmayı, ona sarılmayı
ama herşey o kadar hızlı gelişti ki nasip olmadı. Çarşamba günü, ertesi gün
için sabahtan gideceğim dedim sonra kardeşimle konuştum abla Cuma günü beraber
gideriz deyince Cuma günü gittik. Nasip olmadı..
Canım babaannem nurlar içinde uyu. Seni çok seviyoruz.
2 Ekim 2015 Cuma
Bu yaz..
Bloğum bu yaz biraz mahzun kaldı. Uzun zamandır yazamadım, malum ülke gündemi benim de moralimi bozdu. Yedik içtik işimize gittik hayatımıza devam ettik velhasıl ama gidenlerin sızısı da hep yüreğimizde kaldı. Dönüp geriye baktığımda bu yaz neler yapmışız diye çok da atraksiyonlu geçmemiş. 08 Ağustos'ta yıllık izne ayrılmışız maalecek ve ertesi günü toplanıp klasik tatil mekanımız Esenköy'e gitmişiz. Bu sene ablamlarla birlikte sezonluk kiraladığımız evde eşimle bir hafta tatil yapmışız. Daha sonra eşimin anne baba ziyareti için Trabzon'a gitmesiyle kalan bir haftayı da ablalarımla yeğenlerimle çoluk çocuk bir arada beraber geçirmişiz. Zeyneb'in ve benim yüzme konusunda level atladığımız (paletleri keşfettim), dondurmaya doyduğumuz, Zeyneb'in iki tekerlekli bisiklete geçişi, bol akşam yürüyüşleri içeren keyifli bir tatildi. Tek can sıkıcı olay ise eşimin gittiği gün ve daha ablamlar gelmemişken Zeyneb'in evin merdivenlerinden takılıp düşmesiydi. Çok şükür ki olumsuz bir durum olmadı ama ben panikledim biraz.
İznim daha bitmemişken hep birlikte toplaşıp İstanbul'a döndük, neden, çünkü ailemizin enn yeni üyesi dünyaya gelmek üzere gün sayıyordu :) Tam beklenen gününde, 25 Ağustos'ta geliverdi minik beyimiz ve ben ilk kez hala oldum. Bir görümceye yaraşır şekilde evde kompostolarımı kaynatıp ve keklerimi hazırlayıp minik beyimizi karşılamaya gittim hastaneye :) Görümce göndermesi işin esprisi bir yerde, biz üç kız kardeştik şimdi dört kızkardeşiz, bunu laf olsun diye değil gerçekten içimizden bu şekilde geçirdiğimiz için söylüyorum (Hayır, gelinimiz bloğumu okumuyor:)). Hastaneden sabaha karşı beşte çıkıp eve geldim çünkü eşim işe gidecekti ve Zeynep yalnız kalmamalıydı. Zeynep geldiğimi hiç farketmedi bende yanına kıvrılıp uyudum :) Sonra tatil bitti ben işe döndüm. Zeynep'in okulu da 1 Eylül'de açıldı o da okuluna başladı. Eylül ayımız Zeynebin okul alışverişleriyle, bir haftasonu Esenköy kaçamağıyla ve Kurban bayramıyla gelip geçiverdi. Bu sene izinlerin dibine vurdum ve Kurban Bayramında da dokuz gün izin kullandım. Görünüşe göre bir yere gitmedim ama bir tam gün de evde durmadım bu izin boyunca, dinlendim mi yoruldum mu pek belli olmadı.
Öyle işte.. Son iki ayın özeti böyle.. Bir yaz daha bitti, mevsim sonbahara döndü hatta şu an hava kış ölçüsünde soğuk, hırkalara battaniyelere geçtik hatta dün akşam acaba kombiyi açsam mı diye de aklımdan geçirdim.
Hayırla, sağlıkla, neşeyle, Selametle kalın.
11 Eylül 2015 Cuma
Umut
Uzun bir aradan sonra merhaba bloğum. Yazacak çok şey var da yazmak için isteğim yok. Bir aydan fazladır ülke gündemi bizlerin de ruh halini belirler oldu. Dört tarafı hainlerle çevrili olduğu gibi içinde de nice hainler barındırıyor güzel ülkem. Ve hainler kötülüklerine durmadan yeni kötülükler ekliyorlar. Dağda, sokakta, medyada, sosyal medyada.. Ne kadar çok düşmanı varmış ülkemin, ne kadar çok aşağı çekmeye çalışanı. İçte ve dışta ellerini ovuşturup ülkede iç savaş çıkmasını salyalarını akıtarak bekleyenler de çabası. Ama hepsi avuçlarını yalayacaklar Allahın izniyle.. Polisimiz, askerimiz, sağduyulu vatandaşlarımız buna izin vermeyecek. Güzel günler göreceğiz inşallah. Umudumuzu kaybetmeyeceğiz. Bu uğurda gözlerini kırpmadan canlarını feda eden Şehitlerimizin ruhu şad olsun.
30 Temmuz 2015 Perşembe
Giden günler..
-Bayramda 4 günlük kısa bir tatil yaptık, tebdil-i mekanda ferahlık varmış.
-Kendimi irdeledim, çokça eleştirdim bu sürede. Kendime hiç iyi davranmadığımı farkettim.
-İlişkilerimi ve diyaloglarımı minimumda tutma kararı aldım ve uygulamaya başladım. Yok öyle artık saf, iyi niyetli Sessizce.. Ne kadar köfte o kadar ekmek dedim..
-Babamız şehir dışına gitti 3 günlüğüne, kızçemle kızkıza takıldık. Bir akşam teyzemiz geldi bize, bir akşam da dayımıza biz gittik.
-Dayımızın bebeği gelecek çok yakında, odası hazırlanmış herşeyi tamam. Bu vesile ile Zeyno'nun bebeğe bakış açısını da az çok anladık. Yengesine mesafe koymuş, uzak duruyor, bebeğin beşiğinde yatmak istemeler falan filan...
-Uzun zaman sonra pazara gittim sebze alışverişi için, ne güzelmiş. Keşke bana yakın bir pazar olsaymış.
-Sıcaklar bu hafta çok yüksek, klimalar en yakın kankamız.
-Zeyno apartman önü çocuğu oldu, her akşam mahalle gençleriyle kapı önlerinde evcilik oynamalar, piknik yapmalar..
-Sıcaktan ne yemek yapmak ne de yemek yemek istiyorum. Benim bile iştahım kapandıysa durum ciddi. Yazarken aklıma geldi de bu "ne .. / ne .." kalıbı geçen Zeynoya bir şey anlatırken cümle içinde geçti. Anlamlandıramadı garibim önce, sonra anne bu şekilde söylemek ne demek dedi.
-Gün içinde Zeynoyla olağan telefon konuşmalarımız; ablayla takışınca (abla çizgi film izlemesine izin vermeyince) hemen şikayete koşma minvalinde gerçekleşiyor. Artık kendi telefonla arayabildiği için estiği an telefona sarılıyor, bildiğin ev telefonundan numaralara basa basa arıyor, kendi telefon rehberi var evlere şenlik, numara kime aitse yanına onun resmini yapmış.
-Memleketin hali çok üzücü, hergün yürek yakan şehit haberleri. Pişkin barış(!) savunucuları..
-Kendimi irdeledim, çokça eleştirdim bu sürede. Kendime hiç iyi davranmadığımı farkettim.
-İlişkilerimi ve diyaloglarımı minimumda tutma kararı aldım ve uygulamaya başladım. Yok öyle artık saf, iyi niyetli Sessizce.. Ne kadar köfte o kadar ekmek dedim..
-Babamız şehir dışına gitti 3 günlüğüne, kızçemle kızkıza takıldık. Bir akşam teyzemiz geldi bize, bir akşam da dayımıza biz gittik.
-Dayımızın bebeği gelecek çok yakında, odası hazırlanmış herşeyi tamam. Bu vesile ile Zeyno'nun bebeğe bakış açısını da az çok anladık. Yengesine mesafe koymuş, uzak duruyor, bebeğin beşiğinde yatmak istemeler falan filan...
-Uzun zaman sonra pazara gittim sebze alışverişi için, ne güzelmiş. Keşke bana yakın bir pazar olsaymış.
-Sıcaklar bu hafta çok yüksek, klimalar en yakın kankamız.
-Zeyno apartman önü çocuğu oldu, her akşam mahalle gençleriyle kapı önlerinde evcilik oynamalar, piknik yapmalar..
-Sıcaktan ne yemek yapmak ne de yemek yemek istiyorum. Benim bile iştahım kapandıysa durum ciddi. Yazarken aklıma geldi de bu "ne .. / ne .." kalıbı geçen Zeynoya bir şey anlatırken cümle içinde geçti. Anlamlandıramadı garibim önce, sonra anne bu şekilde söylemek ne demek dedi.
-Gün içinde Zeynoyla olağan telefon konuşmalarımız; ablayla takışınca (abla çizgi film izlemesine izin vermeyince) hemen şikayete koşma minvalinde gerçekleşiyor. Artık kendi telefonla arayabildiği için estiği an telefona sarılıyor, bildiğin ev telefonundan numaralara basa basa arıyor, kendi telefon rehberi var evlere şenlik, numara kime aitse yanına onun resmini yapmış.
-Memleketin hali çok üzücü, hergün yürek yakan şehit haberleri. Pişkin barış(!) savunucuları..
Aydınlık, huzurlu güzel günlerimiz olsun inşallah.
15 Temmuz 2015 Çarşamba
Mutlu Bayramlar!
Yarın küçücük mini minnacık bir tatile kaçacağımdan mütevellit şimdiden herkesin mübarek Ramazan Bayramını kutlarım. Hepimize mutlu sağlık huzurlu Bayramlar olsun inşallah.
Bol bol baklava yiyin, sarmaları hüpletin, şeker çikolata kutularının dibini gören siz olun emi :)
Sevgiyle, muhabbetle mutlu Bayramlar..
Bol bol baklava yiyin, sarmaları hüpletin, şeker çikolata kutularının dibini gören siz olun emi :)
Sevgiyle, muhabbetle mutlu Bayramlar..
25 Haziran 2015 Perşembe
Yılsonu gösterisi, Ramazan
Yine ara vermişim, aslında yazacak çok şey birikti amma velakin vakitsizlik mi isteksizlik mi bilmem elim bir türlü yazmaya gitmedi..
Zeynocuğumun mezuniyetiyle(!) başlayayım o zaman :) Ekim ayında başladığımız kreşimizi Haziran ayı itibariyle tamamladık. Sene sonu gösterisi yaparak bizlere katettikleri mesafelerin ne kadar da büyük olduklarını kendileri de çok eğlenerek gösterdiler. Koroda çılgınlar gibi bağırarak şarkılar söylediler, dans ettiler, kostüm giyerek arı kelebek vs oldular. Benim için apayrı bir heyecandı kızımı sahnede görmek, bizden bağımsız bir şeyler yapabildiğini izlemek.. Benim çocuk yetiştirme mottom her ne yapıyorsa mutlu olduğu için yapması şeklinde. Şu ana kadar herhangi bir şey için zorlamadım (yemek yemek dışında!) gelecekte de bu değişmez umarım. Gösteri de de istemiyorsan katılmayabilirsin annecim dedim. Ama o katılmak istedi ve çok eğlendi. Zaten karakter olarak da ona istemediği birşeyi yaptırmak çok zordur. Bunu niye yazıyorum çünkü gösteride sahneden sürekli kaçan, ağlayıp annesine gitmek isteyen bir çocuk vardı. O sahneden inmek istedikçe annesi inatla onu sahneye geri koyuyordu. Çocuk da üzgün mutsuz ağlamaklı hiçbirşeye katılmayarak arkadaşlarının yanında hareketsizce duruyordu. Kendi adıma çocuğumu o durumda bırakmazdım düşününce, üzüldüm çocuğun haline..Ne var sanki, istemiyorsa çıkmayıversin ne olacak?
Efendim bu arada Ramazan-ı Şerif'e de girmiş olduk ve hatta bir haftasını da devirdik. Rahmetiyle bereketiyle bu aya ulaştığımız için şükürler olsun. Ramazan demek iftar buluşmaları demek, misafir demek bir anlamda da. Geçtiğimiz Cumartesi büyük ablamdaydık maaile, Pazar günü eşimin tarafı ile dışarda iftarda buluştuk, Pazartesi günü ise şirket iftarımız vardı. Bu Cumartesi ise davet bende, menü düşünüp düşünüp duruyorum. Hem kolay hazırlansın hem de basit olmasın deyip habire listemi değiştiriyorum, daha karar vermedim. Tatlı belli ama; kadayıf :)
Şimdilik bu kadar olsun, görüşmek üzere yine.
Zeynocuğumun mezuniyetiyle(!) başlayayım o zaman :) Ekim ayında başladığımız kreşimizi Haziran ayı itibariyle tamamladık. Sene sonu gösterisi yaparak bizlere katettikleri mesafelerin ne kadar da büyük olduklarını kendileri de çok eğlenerek gösterdiler. Koroda çılgınlar gibi bağırarak şarkılar söylediler, dans ettiler, kostüm giyerek arı kelebek vs oldular. Benim için apayrı bir heyecandı kızımı sahnede görmek, bizden bağımsız bir şeyler yapabildiğini izlemek.. Benim çocuk yetiştirme mottom her ne yapıyorsa mutlu olduğu için yapması şeklinde. Şu ana kadar herhangi bir şey için zorlamadım (yemek yemek dışında!) gelecekte de bu değişmez umarım. Gösteri de de istemiyorsan katılmayabilirsin annecim dedim. Ama o katılmak istedi ve çok eğlendi. Zaten karakter olarak da ona istemediği birşeyi yaptırmak çok zordur. Bunu niye yazıyorum çünkü gösteride sahneden sürekli kaçan, ağlayıp annesine gitmek isteyen bir çocuk vardı. O sahneden inmek istedikçe annesi inatla onu sahneye geri koyuyordu. Çocuk da üzgün mutsuz ağlamaklı hiçbirşeye katılmayarak arkadaşlarının yanında hareketsizce duruyordu. Kendi adıma çocuğumu o durumda bırakmazdım düşününce, üzüldüm çocuğun haline..Ne var sanki, istemiyorsa çıkmayıversin ne olacak?
Karşılıklı resim çekiyoruz :)
Efendim bu arada Ramazan-ı Şerif'e de girmiş olduk ve hatta bir haftasını da devirdik. Rahmetiyle bereketiyle bu aya ulaştığımız için şükürler olsun. Ramazan demek iftar buluşmaları demek, misafir demek bir anlamda da. Geçtiğimiz Cumartesi büyük ablamdaydık maaile, Pazar günü eşimin tarafı ile dışarda iftarda buluştuk, Pazartesi günü ise şirket iftarımız vardı. Bu Cumartesi ise davet bende, menü düşünüp düşünüp duruyorum. Hem kolay hazırlansın hem de basit olmasın deyip habire listemi değiştiriyorum, daha karar vermedim. Tatlı belli ama; kadayıf :)
Şimdilik bu kadar olsun, görüşmek üzere yine.
5 Haziran 2015 Cuma
19 Mayıs 2015 Salı
Mayıs
Merhaba. Bugün 19 Mayıs, Gençlik ve Spor Bayramı. Gençliğe
kutlu olsun. Ortaokulda ve lisedeyken yaptığımız bandolu yürüyüşler geldi
aklıma, ne günlerdi, şimdilerde bu şekilde kutlanmıyor sanırım.. Çalışan kesim
için ise bugünün anlamı tatil olması. Birçok insan haftasonuyla bağlayıp kısa
tatillerini bile yapmıştır eminim. Ben mi? İlahi, ben tabi ki çalışıyorum
bugün. Her ne kadar bankalar, gümrükler
ve bilimum kontakta olduğumuz yerler kapalı olsa da firma prensibi gereği
işteyiz. Çalıştığım yeri, işimi seviyorum ama bu konudaki prensiplerini tasvip
etmiyorum. Eşim ve çocuğum evdeyken benim işte olmam, sabah kızımın, anne neden
hep babama tatil ama sana tatil olmuyor hiç demesi içimi acıttı.
Neyse, gelelim son haftalarda neler yaptık
ettiklerimize.. Zeynep su çiçeğinin
ardından bir de boğaz enfeksiyonu geçirdi, bu yıl sanırım 4. cü oldu bu,
bademciklerinin büyük olması hastalığının ana kaynağı sonumuz sanırım ameliyat
olacak. O iyileşiyorken ben hasta oldum, bu kışı gripsiz atlatıyorum derken
grip oldum! Hala da tam geçmedi ama iyiyim. Bir de sanırım alerji çıktı bende,
ne zaman açık havada vakit geçirsem göz yanması, burun kaşıntısı ve hapşırma yakamı
bırakmıyor. Önce nezle sandım ama hep tekrarlayınca ailede de bu tip alerji
annemde ve kardeşimde olunca bende de mi çıktı noluyoruz dedim. Netekim otuzumdan
sonra alerji sahibi de oldum sanırsam.
Pazar günü ablam ve arkadaşımızla dışarda kahvaltı edip İstanbula
bir tepesinden baktık. Açıkhavada olmak güzeldi ama İstanbul artık çok ama çok
kalabalık. Herkeşler dışardaydı hava güzel olunca. Ama benim ruhum sakinlik
istiyor artık, gürültüyü kalabalığı hiç kafam kaldırmıyor (yaşlı teyze mod on) Eve
geldikten sonra biraz dinlendim sonra canım poğaça çekti kalkıp mutfağa girdim,
güzel olacağını düşündüğüm bir tarif buldum instagramdan, nitekim yanıltmadı
beni. Yanına bir de kek yaptım yeni aldığım kalıbı denemek için, ama dalgın ben
kekin içine kabartma tozu koymayı unuttum iyi mi. Pişerken de gidip gelip
bakıyorum ha kabardı ha kabaracak diye, neden sonra farkettim ben buna kabartma
tozu koymadım diye, görüntüsü olmasa da tadı güzel oldu. Kek kalıbının
performansını da göremedim ama :/
Zeynep bu sıralar çok agresif. Hiçbir zaman kolay bir çocuk
olmadı ama son zamanlarda inadı iyice inat. Her ama her konuda ikna edilmesi
gerek, herhangi bir konuda sonuna kadar direniyor. Hayır cevabını
kabullenmiyor. Hep muhalefet J
Kıyafet konusunda çok katı, kız anneleri çocuklarını istedikleri gibi
giydirebiliyorken biz ASLA sevmediği bir kıyafeti giydiremeyiz. Dolabında alınıp
da hiç giymediği o kadar kıyafeti varki artık ona sormadan kıyafet almıyorum
ona. Hoş kendi beğenip alalım dediklerine de yüz vermiyor çoğu zaman. E bu da
kriz çıkarıyor bizde evde ne giyerse giysin karışmıyoruz ama dışarı çıkarken
olay çıkıyor. Onun seçtiklerini biz beğenmiyoruz bizim seçtiklerimizi o :/ Saçlar
da ayrı bir sorun, toplatmak istemiyor hep salık olacakmış, sanki 4 yaşında
değil de 14 yaşındaymış gibi haller J
Konuşur gibi yazıyorum bugün, bir nevi dertleşme gibi oldu
bu sefer. Hep şükür çok şükür yine de. Rabbim sağlıktan ayırmasın,
evlatlarımızı korusun. Amin. Hadi hoşçakalın.
7 Mayıs 2015 Perşembe
Su çiçeği
Başlıktan da anlaşılacağı üzere su çiçeği olduk biz. Bu hastalık en çok bahar aylarında görülürmüş, biz de nasibimizi aldık. Önceki pazartesi Zeynepin karnında ve boynunda bir kaç kızarıklıkla başladı sonra bacak, sırt ve kafasında artarak çıktı. İlk bir kaç gün kaşıntı yaptı ama sonra kremlerle geçti. şimdilerde kabuk bağlayıp dökülmeye başladı. Ben ve eşim bu hastalığı geçirip geçirmediğimizi hatırlamıyoruz, bize de geçerse vay halimize :/ Geçen hafta ve bu hafta okula göndermedim ama okul yöneticimiz artık gelebilir dediği için okuluna gitti bugün.
Bizden havadisler böyle şimdilik..
21 Nisan 2015 Salı
Boya badana
Cumartesi günkü postumda yazmıştım evde hummalı bir boya badana faaliyeti olduğundan. Nitekim eve gidince de aynen müşahade ettim ki ev ev olmanın çok uzağında. Keşke bir öncesi/sonrası fotosu çekeydim, öyle feci ve karışıktı ev :) Dün kapıların da boyanmasıyla boya işi tamamen bitmiş oldu ama ben de bittim. Boya temizliğinden ziyade kıştan çıkan evi adam etmek vakit aldı. Mutfak, dolaplar, çekmeceler, nasılsa boya yapıcam diye hep ötelediğim işler, Zeynebin zibilyon tane oyuncağının ayrılması, ayıklanması, atılacaklar tutulacaklar çotank diye bir bir karşıma çıktı. Temizliğe yardımcı bir bayan alma alışkanlığım da yok, bir kere denedim baktım ben ondan çok ezikleniyorum, sanki misafire iş yaptırıyormuşum gibi hissediyorum, olmadı yani, devam ettiremedim. Anacığımız sağolsun kodlarımıza işlemiş mübarek, her işimizi kendimiz göreceğiz.. Bir yandan çok yorucu ama diğer yandan da her işin benim elimden geçmesi daha çok içime sindi, biraz da takıntılıyım sanırım bu konuda.
İşin en zevkli kısmı ise atmak. Ciddiyim :) Poşet poşet malzeme attım, attıkça hem ev hem ben ferahladım. Atmaya kıyamadıklarımı verdim. Muftak dolabının üstünde ikamet eden boş kavanozlar, kullanmadığım plastik kaplar, bir gün lazım olur deyip de tuttuğum bilimum ıvır zıvır.. Hepsini hepsini attım. Eşimin küçük poşetlere koyup sağa sola tıktığı bilimum gereksiz teknolojik edevat, yıllardır kullanılmamış, lazım olduğundaysa nereye koyduğunu bile hatırlayamayacağı bir sürü bana göre "gereksiz", ona göre "çok lazım" malzemesini o görmeden attım :) Evet yaptım bunu :) Şöyle bir mantık yürüttüm 7 yıldır lazım olmayan şey muhtemelen yine lazım olmayacak :) Zeynep'in oyuncaklarını ayırdım, bir büyük poşet okuluna gönderilmek üzere - doğuda bir köy anaokuluna göndermek üzere topluyorlar-. Hanım poşeti görünce bas bas bağırdı, benim oyuncaklarııııım diye. Halbuki hiç oynadığı yok onlarla, bazılarının da aynısından ayırdım kendisine, doktor seti, fincan tk vesaire. Onlar değil de ayırdıklarım kıymetli oldu. Bu sefer tekrar birlikte elden geçirdik. Sonunda onun da onayıyla verdik vereceklerimizi.
Bir tek gardrop kaldı elden geçmeyen, onu da geniş bir zamanda dökmek istiyorum. gözüm fena karardı ordan da çok ayıracağım şeyler çıkacak eminim. Hem yer açılsın ki yenilerini alalım, kapitalizme katkıda bulunalım :)
Ağrıyan sırtım, şiş parmaklarım ve uykulu gözlerimle selam eder, esenlikler dilerim :)
18 Nisan 2015 Cumartesi
Bugünlerde biz.
Bol fotoğraflı bir post ile karşınızdayım sevgili okur. 12 Nisan Zeynep'in doğum günü olduğundan mütevellit bu haftamız doğum günü konseptli oldu diyebilirim. Önce Pazar günü gerçek doğum gününde evde çekirdek aile şeklinde kutladık. Salı günü ise okulunda arkadaşları ile kutladık.
Ben de ilk defa şeker hamurlu kurabiye denedim okuldaki etkinlik için, ilk denemeye göre fena olmadı diyebilirim. Süsleme için neredeyse hiç küçük kalıbım olmamasına rağmen birşeyler yapmaya çalıştık Zeyneple beraber. Bayıldı bu işe kendileri. Ayrıca tadını da çok sevdi gidip gelip yedi ki bu da şaşırtıcı oldu benim için. İçinde şeker olan herşeyi seviyorlar netekim..
Kurabiyelerimizi poşetledik, kurdelalar taktık ve işyerine gelen çiçek şeklindeki bir çikolata sepeti kartonuna tek tek batırdım. Çok şirin oldu. Okulda öğretmeni Zeynep'in arkadaşlarına dağıtmasını istedi, o tek tek verdi, ben de paranoyak kişilik olarak çocukların elindeki kurabiyelerden çubuklarını tek tek sıyırdım, olur da ters bir hareket yaparlar ve bir yerlerine batar vs. diye..
Bu arada, Zeynep doğumgününü okulda kutlamak istemediğini söylemiş öğretmenine, hep beraber siz bize gelin diye de eve davet etmiş. Okul-ev arası çok yakın olunca öğretmeni bu fikri değerlendirebileceklerini söyledi bana. İşin doğrusu Zeynebi ikna etmek daha kolay geldi bana :) Okulda kutladık böylece..
Evdeki kutlamamızdan. Mumlar kaç defa yakıldı üflendi tekrar. Sonunda çok istediği Elsa elbisesine kavuştu hanım, ama olan bize oldu giydir çıkar giydir çıkar gün içinde en az 15 kere.. :)
*****
Havaların ısınmasıyla sabah yürüyüşlerine start verdim. servisten yarı yolda inip yürüyerek işe gideceğim. Dün başladım ama fena rüzgar vardı, iyi çarptı beni. Bu da yürüyüş yolum.
Şimdi bu ne tezat, bu kahvaltı masası da ne böyle demeyin. Arada bazı cumartesiler işteki kızlarla böyle kaçamaklar yapıyoruz. Herkes evden birşeyler getiriyor ve kendimizi karbonhidrata vuruyoruz :) Çok lezzetli bir o kadar da keyifli oluyor kahvaltı sofralarımız.
Ben güzel ben burda oturmuş post yazıyorum ama evde hummalı bir faaliyet var. Boya evet. Bana dua edin, Pazartesine pertim çıkmış olacak muhtemelen.
Mutlu haftasonları!
3 Nisan 2015 Cuma
Bahar
İşte bir hafta daha göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Bu hafta zaten üç gün çalıştım diğer günler raporluydum. Geçen hafta perşembe akşamı Zeynebi kucağıma alayım derken belim tutuldu kalakaldım öyle. Hastane doktor derken 10 adet iğne + kas gevşeticilerle zor toparladım ki hala da ağrım var. Ben ki kolay hasta olmayan bünyemle gurur duyardım amma velakin bu yıl nolduysa bana üstüste doktorlardayım. Rabbim beterinden korusun tabi, bu halimize de bin şükür.
Evdeyken halim pek acıklıydı, otursam olmuyor yatsam olmuyordu, sağdan sola bile zor bela ağrılarla dönüyordum. Annem ve ablalarım sağolsun yalnız bırakmadılar beni. Zeynom da küçük getir götür işlerini gördü ki ne kadar minnet duydum kızıma.
Evet silkelenelim bu hastalık hallerinden ve baharın gelmesiyle yapacağımız işleri planlayalım. Nisan ayı en sevdiğim ay çünkü Zeynebimin doğum günü bu ayda! Okulunda bir kutlama yapılacak ayrıca hanımefendi evde de arkadaşları ve kuzenleriyle de parti yapmak istiyor. Her gün bana soruyor parmak hesabı yapıyor doğum gününe kaç gün kaldığına dair. İşin garip yanı benim hiçbir hazırlık planım olmaması. Bu sene abartmayacağım hatta Zeynep aksini tutturmasa evde sadece çekirdek aile olarak kutlayacağım Allah nasip ederse.. Okuldaki içinse aklımda sadece çocuklara vermeyi düşündüğüm hediyeler var.. Bu yıl malum Elsa çılgınlığı var, ne zamandır elsa elbisesinden istiyordu bir de onu alıcam. Daha vakit var du bakalım.
Baharla birlikte her standart Türk kadınında olduğu gibi benim de gündemimde 'temizlik' var. Ama bu yıl evi boyatacağımızdan bu temizlik işi daha zor ve çetrefilli olacak. Ama sonucunda olacak ferahlık hissi beni şimdiden düşündükçe mutlu ediyor. Hazır annem de henüz buradayken bu işleri de halletmek isterdim ama sanırım ay sonuna sarkacak çünkü baharda ev boyatmayı düşünen tek ben değilmişim.
Böyleyken böyle işte. Ülke gündemi berbat, her gün üzüldüğümüz olaylar. Öfkeyle bela okuyorum çünkü elimden başka bir şey gelmiyor. Şehit savcının oğlunun ellerini açıp dua ettiği resim gözümün önünden gitmiyor. Masum yavrum. Bu ülke böyle bir yer işte, sabah işe gidersiniz, akşam evinize dönemezsiniz. Rabbim kötülere fırsat vermesin.
İyi haftasonları olsun, ne kadar olabiliyorsa artık..
Kalın sağlıcakla,
21 Mart 2015 Cumartesi
Öyle işte..
Bir Cumartesi gününden daha merhaba bloğum. Hava tam Mart ayına yaraşır soğuklukta. yağmur, sert soğuk evden tedbirsiz çıkanları dondurabilir o derece. Misal ben, sabah servisi beklerken bizatihi dondum ki üzerimde kalın kaşe kabanım, boynumda şalım ve şemsiyem varken. Neden eldiven almadım diye de hayıflandım.
Bu ara sağlık sıkıntıları yaşadık, yaşıyoruz ailecek. Geçen hafta ben küçük bir operasyon geçirdim. Dün babamda kafamızda soru işaretleri oluşturan bir durum tespit edildi, kayınvalidemin dizinde müzmin problemler.. Allah bugünümüzü aratmasın ama zor bu işler. Geçer gider biter inşallah tez zamanda. En büyük varlık sağlık..
Akşama ablacığımda bir arkadaş toplantısı, yarın sabah da eş tarafından sülalecek bir kahvaltı programı var. Hava da soğuk ama bakalım.. Tebdili mekanda ferahlık vardır. Aslında sadece ne yapmak istiyorum biliyor musunuz, bir battaniye altına girip elime sevdiğim bir kitabımı alıp saatlerce hiçbir şey düşünmeden okumak istiyorum.. Bu bile lüks kategorisinde benim için şu an.
Yazacaklarım çok da, eğitim başlıyor birazdan ben gideyim şimdilik.
Au revoir..
Bu ara sağlık sıkıntıları yaşadık, yaşıyoruz ailecek. Geçen hafta ben küçük bir operasyon geçirdim. Dün babamda kafamızda soru işaretleri oluşturan bir durum tespit edildi, kayınvalidemin dizinde müzmin problemler.. Allah bugünümüzü aratmasın ama zor bu işler. Geçer gider biter inşallah tez zamanda. En büyük varlık sağlık..
Akşama ablacığımda bir arkadaş toplantısı, yarın sabah da eş tarafından sülalecek bir kahvaltı programı var. Hava da soğuk ama bakalım.. Tebdili mekanda ferahlık vardır. Aslında sadece ne yapmak istiyorum biliyor musunuz, bir battaniye altına girip elime sevdiğim bir kitabımı alıp saatlerce hiçbir şey düşünmeden okumak istiyorum.. Bu bile lüks kategorisinde benim için şu an.
Yazacaklarım çok da, eğitim başlıyor birazdan ben gideyim şimdilik.
Au revoir..
26 Şubat 2015 Perşembe
Hijyenik blogger
Kendimi ev işlerine vurdum bu aralar sevgili bloğum. Meğer benim de domestik bir yanım varmış. Önceki haftasonu camları sildim, hava bozuktu yağmur yağacağı belliydi ama yine de sildim. İki akşam önce de durup dururken koltuk kılıfları gözüme kirli göründü hop hepsini söküp makinaya attım. Dün kuruyunca akşam gidip taktım ama bu sefer de halılar gözüme kirli göründü, hadi bu sefer de onları sildim. Halılardan önce de banyo ve wcyi tabiri caizse hijyene boğdum. Çok mu titizim hayır değilim hatta çoğu zaman bu işleri yapmak yerine dinlenmeyi yada Zeyno'yla vakit geçirmeyi tercih ederim. Amma velakin bu ara akşamlarımı bu işlerle geçirmeyi tercih eder oldum. Hem vakit geçiyor hem terapi gibi geliyor. Hele halı silmek deşarj olmaya birebir. Kesin bilgi.
23 Şubat 2015 Pazartesi
Süper Pazartesi!
Akşam korkunç bir başağrısıyla yattım uyuyunca geçer ümidiyle, sabah uyandım ki yerli yerinde duruyor sağolsun. Ben dişlerimi fırçalayıp salona girdiğimde baktım Zeynep hanım da uyanmış bebeklik battaniyesini de eline almış koltuğun üstünde oturuyor. Zeynep'in ben giderken uyanık olması tehlikeli bir durumdur zira işe gitmeee ile başlayıp binbir nazla devam eder. O topa girmeden dikkatini dağıtmak lazım. Vakit az ve hazırlanmam lazım aldım kucağıma odaya taşıdım yatağın üstüne oturtup gardrobu önüne serdim hadi beraber bana kıyafet seçelim dedim seçtik giydim o arada odamı topladım. Bu sırada babaannemiz de kalktı ki topallayarak yürüyor, dizindeki sıkıntı nüksetmiş. Değil Zeynebi okula götürmek odadan odaya dahi gidemiyor. Kızı hazırlaması da mümkün değil. Hızlıca Zeynebi de giydirdim ve kendimi evden dışarı attım. Haliyle 1-2 dk geciktim. Sokağın başındayken, beklemeyip giden servisimi de gördüm. Ohh mis. Önce yürüyeyim işe dedim. Sonra baktım yağmur başlıyor bende şemsiyemi bile almamışım taksiyle gideyim dedim. Cüzdanıma baktım az param kalmış önce para çekeyim velhasıl merkeze kadar yürüyüp önce para çektim sonra taksi beklemeye başladım, yağmur yağdığı için durakta bir tane taksi yok, gelenler de dolu. En sonunda bir tane boş bulup atladım işe geldim. Başağrısı mı, hala devam ama bir ağrı kesici aldım geçer umarım.. Öyle işte haftaya süper başladım, buna da şükür..
12 Şubat 2015 Perşembe
içdöküş
Kaçtır yazma niyetiyle geliyorum sayfaya ama yazmadan
kapatıp gidiyorum. Bu günlerde üzerimde anlamsız bir ağırlık, isteksizlik
mevcut. Halbuki çok değil bi beş günlük tatilden geleli ama insanlar mı desem
koşullar mı desem insanın üzerinden bütün enerjisini çekip alıyor. İş desen hep
yoğun çok yoğun, ev desen yaklaşık bir aydır dinlenme yeri niteliğini kaybetmiş
durumda. Eşimin anne baba ve kardeşi yaklaşık bir aydır bizimle kalıyor,
haliyle evde büyükler varken insan yayılıp yatamıyor. Hafta sonlarımız bize ait
değil...
Bu enerjisizlik beni ayrıca tahammülsüz yapıyor, kolay
parlayan biri olup çıktım. Normalde takılmayacağım şeylere takılır oldum. En kötüsü
de kızıma patlamam. Babaanne-dede-amca sarmalında iyice şımaran kızıma gereken
sabrı gösteremedim. Dün gece diş fırçalama sırasında nazlanan Zeynebe bir
patlamışım ki çocuğun ödü koptu. Saat olmuş bilmem kaç, benim gözümden uyku
akıyor, Zeynep gündüz uyuduğu için uykusu yok tabi, evdeki diğer efrad da hep
ayakta olunca yatma ritüelimiz sekteye uğradı, bir naz niyaz, benim sabır
geçici olarak devre dışı kaldı. Ağladı da ağladı. En son sakinleşince “anne
benden hala özür dilemedin ama” dedi. Kıyamadım. Sarıldık aynı anda özürlerimizi
diledik ve yattık. Çalışan annenin psikolojik yükü daha ağır oluyor. Evladıma
karşı içten içe suçluluk duyuyorum onu bırakıp işe geldiğim için.. off öyle
işte. bu aralar bu hallerdeyim..
****
Kızım bize karne töreniyle bir ilk yaşattı geçtiğimiz haftalarda.
İşten izin alıp gittim, anneanne ve babaanne katılımıyla en kalabalık veli
grubu bizdik sanırım. İlk karnesini aldı kuzucum. Detaylı bir de değerlendirme
yazısı yazmış öğretmeni okuduğumda beni mutlu eden. Karne töreni parti
havasındaydı, çocuklar çok eğlendi.
Canım.
Başka başka.. Anlatacak şeyler var da benim yazasım yok..
17 Ocak 2015 Cumartesi
Haftasonu gelmiş hoşgelmiş.
Sevgili bloğum seni yine ihmal ettim. Günler öyle hızlı
geçiyor ki, bir bakmışız yeni bir haftaya başlamışız bir bakmışız o hafta
bitmiş bile.
Geçen süre zarfın ne yaptık hatırlamaya çalışıyorum. İş her
zamanki gibi çok yoğun, günlerimiz dolu dolu geçiyor. Ama arada öğlen arası kaçamaklar
da yapmıyor değiliz yakınımızda bir avm var, yakın dediysem arabayla 5-6 dk. Bazı
öğlen araları oraya kaçıyoruz iki nefesleniyoruz. Geçenlerde de eşimin şehir
dışında olduğu bir haftasonu akşamı kızlar partisi yaptık evde. Ablalarım,
yeğenim, gelinimiz ve sevdiğim bir arkadaşımı ve kızını çağırdım, ama gelinimiz
kalmadı nedense J –
o kadar görümceyle birarada olmayı bünye kaldırmamış olabilir- Allah’tan şaka
kaldıran birisi de böyle takılırız birbirimize. Aramızda erkek sinek bile
yoktu, ablam küçük erkek yeğenlerimi anneme bırakınca tam kızkıza kalmış olduk.
Ertesi gün de uzun ve keyifli bir kahvaltı sonrası herkesi evine yolculadım. Hepimize
iyi gelince bunu arada tekrarlamaya karar verdik.
Bugün de kayınvalide ve kayınpederimi bekliyoruz. Evi akşamdan
süpürdüm, sabah evden çıkmadan da son bir toz aldım ben ve evim kayınvalideyi
karşılamaya hazırız J
Ben işten eve gidene kadar da gelmiş olurlar zaten.
Haftaya küçük bir tatil kaçamağı planlıyoruz, Allah bir mani
vermezse birkaç gün şehir dışına çıkıp tebdili mekan yapacağız.
Ee Zeynep’ten bahsetmeden olmaz. Şu sıralar gelinlik giyme
hevesinde. Ben de ailedeki tek bekar kişi amcası olduğu için onun muhtemel düğününde
giyebileceğini söyledim (ki düğünlerde çocuklara neden gelinlik giydirirler hiç
anlamam) -kendi içinde çelişen anne-. O da
saçımı şöyle yaparım başıma taç takarım diye kendince planlar yapıyor, hatta “anne
çok şık olurum dimi” bile dedi. Bazen
seçtiği kelimeler beni şaşırtıyor. Misal minder kılıfındaki bir desene “anne
bunlar bale figürlerine benziyor”
demesi. Çocuklar herşeyi kayıt ediyor bir gerçek. Neyse, gelinlik işini
planlayınca “ peki anne damat kim olacak” dedi. Kim olsun annecim dedim. En
sevdiği kuzeni-“Eren abim olabilir” dedi, sonra da “tabi ona davetiye verirsem”
diye de eklemeyi ihmal etmedi.
Unutulmaması için yazmak istediğim o kadar çok
konuşmalarımız, küçük anılarımız oluyor ki o anda bir yere not etmezsem hop
benim aklımdan uçup gidiveriyor. Balık hafızalı anne.
Daldan dala bir yazı oldu. Mutlu haftasonları.
1 Ocak 2015 Perşembe
01 Ocak 2015
2015’in ilk gününden merhaba! An itibariyle ülke nüfusunun
büyük bir kısmı uyuyorken benim işte olmam ne güzel bir şans değil mi! Sabah
yollarda bırakın canlı insanları hareket eden araç bilem yoktu yahu J Olsun, biz her koşulda
işimizin başındayız.
Sabah Zeynep ben çıkmaya hazırlanırken uyandı, anne üstümü
değiştir benim uykum bitti deyince babanın uyku hayalleri de yalan oldu. Güldüm
bu haline sabah sabah. Akşam biz 11 olmadan uyuduk, yeni yıla uyuyarak girdik. Bir
ara havai fişek miydi neydi sesler duydum ama gözümü açmadım. Millette bir
coşku bir heyecan, ne yalan söyleyeyim bana anlamsız geliyor. Değişen sadece
rakamlar, farklı olan bir şey yok.
Sabah yaptığım ilk işlerden biri masamdaki takvimleri
değiştirmek oldu. Zaman ne çabuk geçiyor, bir klişe olmaktan çıktı bu laf
artık. Gerçekten de çok çabuk geçiyor. Doğum günüm de geliyor..Beyim düşünsün :)
Bu post daha sıkıcı olmadan ben gideyim. Yeni yıl yeni
umutlar demek, benim hep duam olan, sağlık huzur, mutluluk ve bereketten bizi
ayırma Allahım bu yılda da. Ailemizle sevdiklerimizle birlikte güzel günlerimiz
olsun, huzurumuz hiç eksilmesin. Herkes çok ama çok mutlu olsun!
Yüzümüzden gülümseme hiç eksilmesin.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)