30 Haziran 2012 Cumartesi

Günün bereketi

Bu hafta uzun haftalardan.. Yani cumartesi de çalıştığım hafta. Zaten son bir izin günüm kaldı, ondan sonra bütün Cumartesileri de buradayım. Yarım gün de olsa işe gelmek günü kaybettiriyor, bereketi gidiyor.. Günün kalanında hiçbirşey yapamıyorsunuz. Sırf bu yüzden pazar günleri uzun uzadıya uyumam ben, gün ziyan oluyor diye. En geç dokuzda kalkmış olmalıyım. Hoş Zeynep'ten sonra 9'u gördüğümüz günler de sayılı ya :) 

An itibariyle evde dizini burkmuş bir koca ve ilgi bakım bekleyen bir Zeyno olunca işe konsantre olmak da zor. Beycağızım her Cuma akşamı oynadıkları halı saha maçında kendini sakatladı, ki ben ona maça gitmeden önce konuştuğumuzda "içimde sıkıntı var, keşke direk eve gelsen bu hafta maç yapmasan" dediğim halde " sen kızımla takıl sıkıntını alır" diye benle dalga geçmişti. Gece elinde buz torbasıyla eve gelince "ya senin için ne kadar temizmiş, dizimi burktum" dedi. Sabah da öyle bırakıp çıkmak zorunda kaldım onları. Neyseki ablam yetişip Zeyno'ya bakıyor ve beycağızım da doktora gitti.

Gelecek hafta yıllık izinini kullanan bir arkadaşın da yerine bakacağım. Yoğunluk x2. 

Yaptığım karnıyarıktan yeme lütfunda bulunan Zeynep için yeni tarifler deneyeceğim, damak tadı çok sınırlı hala ama yavaş yavaş genişletmeyi umuyorum. Du bakalım.

Güzel bir haftasonu olsun herkese..

26 Haziran 2012 Salı

Sıcak sıcak

Herkes tatil moduna girdi de bir biz burdayız galiba. İstanbul sıcak, çok sıcak. Dün akşam Zeyno'nun odasındaki derece 28 'i gösteriyordu. Zavallı kızçemi aldım diğer serin odada yatırdım, pek tabi bende yanında yattım. Biraz yapısal biraz da sıcaklardan kızım çok terliyor, ense ve omuzları. Gecede minimum iki posta body değiştiriyoruz. Uykularımız ise herzamanki gibi bölük pörçük.

Pazar akşamı biraz hava alalım diye sahile inelim dedik. O kadar iyi geldi ki açıkhavada olmak resmen nefes aldığımı hissettim. Babası kızına böyle ittirgeçli bir bisiklet almış, onun içinde sahili turladık. İçinde uyuya kalınca da oturduk çimlere getirdiğimiz minderlerin üstünde uyuttuk. Açıkhavada misler gibi uyudu Zeyno. İki tur okey dönüp rakipleri de bir güzel yendikten sonra evin yolunu tuttuk. Eve girer girmez Zeynep uyandı ve geri uyuması saatler aldı. 

Bu akşam eve gidince karnıyarık yapacağım inşallah. Zeynep geçen gün yaptığımdan yedi diye sevinç gözyaşları dökecektim. Bakalım yine yiyecek mi acaba.

Önceden çocuğum yemiyor diye sızlanan kadınlara "bunlarda amma abartıyor haa, yemezse yemesin nolur sanki" diye düşünen ben, ne fena ukalalık yapıyormuşum meğerse yemeyen bir çocuğum olunca anladım. Olmuyor işte, o yemeğini yemeyince, aç olduğunu bile bile ne siz yediğinizden bir şey anlıyorsunuz ne de huzurla oturabiliyorsunuz. 

Demekki neymiş, deneyimlemediğin hiçbirşey için atıp tutmayacakmışsın, zinhar kınamayacakmışsın :/

18 Haziran 2012 Pazartesi

Haftasonu raporu

Zeynep'in öksürüğü geçmeyince Cumartesi tekrar doktora gittik, mazallah ciğerine iner korkusuna (paranoyak anne). Doktor hanımcım da geçen sefer vermediği antibiyotiği bu sefer yazdı boğazında kızarıklık ve öksürükten ötürü. Aldık ilacımızı tıpış tıpış döndük evimize. Abla kişiside aynı zamanda benzer mahaldeydi ama çakışamadık bir türlü. Ben eve geçince o da geldi arkamdan. Yedik içtik oturduk klasik hallerimizle, sonra evli evine köylü köyüne. Akşam da büyük yeğenim kaldı bende. 

Pazar sabahıysa ben tam kahvaltıyı hazırlıyorken ve beycağızımı da gaste - simit almaya yollamışken ablamın kardeşciklerini  kahvaltıya davet edesi tuttu. E davete icabet etmek lazım demi. Evdeki hazır kahvaltıdan az atıştırıp hızlıca günün yemeklerini aradan çıkardım. Beycağızımın eline süpürge makinasını, yeğenimin eline de toz bezini tutuşturup, Zeynep'e oyuncaklarını toplamasını salık verip (bi tek o sallamadı beni tipitoş :)) evde küçük çaplı bir temizlik rüzgarı estirdim. Onlar evi toparlarken bende mutfağı hallettim. Pek bi pratik oldu, saat daha 11 olmadan yemekler pişmiş, ev eser miktarda temizlenmiş, ortam tam gazeteyi eline alıp keyif kahvesi içilecek kıvamdaydı. (Ben -hiçbirzaman amansendedeyipsalamayankişi- eğer ev derli toplu değilse ve yapılacak bir iş beni beklerse rahat oturamam, otursamda içimde birşey yiv yiv kemirir beni. Bu da yetiştirilmekten kaynaklı bir problem kanımca, sağolsun anamgil her zaman "işlerinizi bitirin, öyle oturun" diye tüm gençliğimiz boyunca içimize işlediği için.)

Ulen acaba gitmesem mi kahvaltıya falan diye düşünürken ablam aradı sen hala ordamısın çıkmadın mı diye. Hazırlanıp yollandık. Göya terasta edeceğidik kahvaltıyı ama çok rüzgar olduğu için edemedik. Ama ordaki hamağımsı şeyde yatmak ve güneş ve rüzgarın altında kaykılmak süperdi, acayip iyi geldi.

Günü ise market alışverişiyle tamamladık geldik evimize. 

Yukarda yazdım ya iş varken rahat oturamam diye geri dönüp okuyunca evde bekleyen dağ gibi ütü aklıma geldi :) O iş değil mi Sessizce? Niye ona iş muamelesi yapmıyorsun hı? 
Cevap veriyorum : Ona elim bu sıcakta gitmiyor, gidemiyor bir türlü. O yüzden ütülenecekleri itinayla katladım, onlar orda derli toplu duruyorlar, dağınık falan değiller. Taam mı.

12 Haziran 2012 Salı

Haziran'da.


Pazar günü kendimizi dışarılara attık. Hava da çok güzeldi ama gittiğimiz yerde efil efil esiyordu. Millet el kadar bebelerini cıbıl cıbıl dolaştırıyorken ben Zeynep'e giydirdiğim kısa kollu için acaba üşür mü diye endişeleniyordum.  Evhamlı anne modeli. Sadece çıtçıtlı body içindeki bebeleri görünce ulen acaba bendemi var tuhaflık yoksa bu bebelerin hepsi bu gece ateşlenir mi diye habire kendime sorup durdum. Hava sıcaktı ama olduğumuz yer acayip esiyordu. Neyse maksat gezmek olsun babında çıktığımız turu her zamanki gibi Zeyno'ya çalışarak tamamladık. Eminim tüm anneler aynı şeyi yaşıyordur; kendimiz için alışverişe diye çıkarız ama sonunda hep çocuklara aldığımız şeylerle eve döneriz. Bende shopping fest indiriminden de yararlanarak Kipa'dan ve c&a'dan kaptım bişeyler. 
kendim için de beyaz hırka alırım diye düşünüyordum ama al beni diyen bir hırkayla da karşılaşmadım. 




Arabasına binmeyip bazen elimizden tutarak , çoğunlukla tutmayarak dolaşan Zeynep.

kitap kitap







Kitap dostu bir Doktor'dan kitap çekilişi  tık tık

7 Haziran 2012 Perşembe

Hastalık de get yav.

Zeyno'nun geçmeyen öksürüğü,
Benim 10 günü deviren gribim,
Babayı hastanelik eden halsizlik.

Hastalıktan gidiyoruz bu ara, Allah daha beterinden korusun ve dermansız dert vermesin ama yordu bizi. Hadi biz neyse de minnak kızım kuh kuh öksürdükçe içim eziliyor. Bitkiselinden kimyasalına ev ilaç doldu. Hayatımda toplam kullandığım antibiyotik kadar bu sene antibiyotik kullandım. Artık mikroplar da daha mı dirençli nedir, yada vücudun dayanıklılığı mı azaldı  ne çok kolay hasta olur oldum ve o iyileşme süreleri de bir o kadar uzadı. Tez vakitte toparlanalım, iyileşelim inşallah. 

Bünye fena halde tatil istiyor, ama çok fena. Bütün gün netten kaz dağları, asos, ayvalık taraflarına bakıyorum. Gözüm hem yeşil hem mavi görmek istiyor. Sessizliğin sesini dinlemek istiyorum. Güneşin altında bir ağaç gölgesinde hamakta yayılıp kitap okumak, belki biraz şekerleme yapmak istiyorum. Hayali bile güzel. İstiyorum istemesine ama bizim bıdık arabalardan nefret ediyor. En kısa mesafede bile arabada çıngar kopuyor. Sanırım hareket kısıtlamasını sevmiyor. Kime çekti bu kız bilmem, ben sakin, baba ultra sakin kızımız cazgır :) (uyh kızıma cazgır dedim ama napiim en iyi tabirle mızmızlığın kitabını yazmış bi şahsiyet :)

Tatil hevesimi de yazdım secret mecret evren falan olur mu olur kimbilir :)