18 Şubat 2012 Cumartesi

Alışveriş

Biri beni durdursuun. Bu internet alışverişine çok fena sardım. Sabahları ilk işimiz bu sitelere bakmak. Bu ay Markafoni, Limango, Trendyol yok grupanya habire bişeyler aldığımı farkettim. Fena da olmuyor oturduğun yerden yorulmadan alışveriş yapmak ama handikapları da yok değil. Misal dışarda mağazadan tek bir ürün alıp çıkacakken burda hazır kargo parası veriyorum onu da alayım bunu da alayım derken bakıyorum bir kalemde 8-10 parça birşeyler almışım. Hepsi ihtiyaç mı? tabi ki hayır. Alıp alıp duruyoruz habire, bakalım nereye kadar. Gerçi ben ay sonunda ekstremi görünce kendime gelirim muhtemelen..

15 Şubat 2012 Çarşamba

Haftasonu, biz, bakıcı, gelmeyen misafirler vs. vs.

Yazmayınca ara açılıyor malesef. ha bugün ha yarın derken bir baktım 16 gün olmuş. İstanbul karlı demişim 15 gün önce, bu arada karlar yağdı eridi ki bu sabah uyandık gördük ki yine kar yağmış. Ne güzel. Her mevsimin ayrı bir tadı var.
Bu aralar neler yaptık; kış hastalıksız olmaz hem ben hem Zeynep hasta olduk, ilaçlar kullandık, iyileştik. 10 gün yıkanmama rekorumuzu kırdık hasta ederiz korkusuna. Sonra önce 10-15 saniye ayakta desteksiz durmaya başladık ondan sonra da ilk adımların mutluluğunu yaşadık. Tam yürüdük diyemeyiz ama çok çalışıyoruz :)
Zeynep hanım bu aralar pek bir huy değiştirdi asabi dediğim dedik birşey oldu. Eskaza yapmak istediği bir şeyi engellediğimizde yada elinden aldığımızda yaygara kopuyor. Asi gençlik :)  Beycağızım o hallerini gördükçe işimiz var bizim bu kızla diyor.
Bu haftasonu kızımın iki ay küçük arkadaşı misafirimiz olacaktı. Çok göresimiz vardı Yekta beyleri ve dahi ana babası ve diğer ekürilerimizi. Bendeniz sabahtan mutfağa girmek suretiyle hazırlık neyin yaptım, alıp başını gitmek isteyen evimi misafir oturacak şekle soktum falan, amma velakin akşama birkaç saat kala gelemeyeceklerini bildirdiler. Yakın olsalar bi koşu gidip boğup gelirdim amma gelgör ki İstanbulun öte ucundalar da kurtuldular :)   eee o kadar hazırlığı oturup ben tek başıma yemedim, ablamı, kardeşimi ve yakında oturan başka arkadaşımı çağırdım güzel bir akşam geçirdik beraber, neye niyet neye kısmet :)
 Haftasonu bakıcı konusunu da hallettik sayılır. Önce eş dost vasıtasıyla gelen bir ablayla görüştük. Ablayı uğurladıktan sonra dönüp kayınvalideme "anneee bizi bırakmaaa" diye feryat edişim hala kulağımda. O kadar zor geldi ki yabancı birine evladımı teslim edecek oluşum fikri, oturup ağladım. Kadın bize nerdeyse hiç konuşma fırsatı vermedi, onu yaparım bunu yapmam, ağustosa kadar anca bakarım sonrasını bilmem, benim zaten çalışmaya ihtiyacım yok da çocukları çok seviyorum falan da falan dedi dedi ondan sonra hoop hadi bana müsade siz düşünün taşının bana haber verin yarın akşama kadar dedi kalktı gitti. Biz baka kaldık birbirimize, sanki kadına rica minnet yalvardık da o da lütfen bakıverecek gibi bi durum oldu, o bizi işe alıyor sanki. Çok acayip bir deneyimdi. O gece ne ben uyuyabildim ne kayınvalidem. Bu şekilde yol alamayacağımızı anlayıp akraba içinden tarama yaptım kendimce ve baba tarafından akraba olan eşini uzun yıllar önce kaybetmiş bir teyze geldi aklıma, bakar mı acaba diye düşündük ve arattırdım anneme. O da sağolsun bakarım dedi. Ve görüştük Pazar günü. İyi bir hanıma benziyor, hiç değilse hiç tanımadığımız yabancı birisi değil. İnşallah evladıma iyi ve şefkatle bakar. Bakalım göreceğiz. Allah yardımcımız olsun. Ne zor işmiş bu böyle.
Günlerden Çarşamba, günü de yarıladık sayılır. Sabah uyurken bıraktım Zeynoşu. Eğer uyanıksa sabahları ben çıkarken görünmemeye çalışıyorum, çünkü ağlıyor peşimden. Oturup anlatacağım bir yaşta da değil sıpa, o yüzden kaçıyorum.
Çok şükür bugünümüze ve bu halimize deyip bu postu bitiriyorum :)